MODERN TİYATRO TÜRLERİ
Trajedi, Komedi, Dram (9. Sınıfta ayrıntılı olarak görüldü)
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU TÜRLERİ
Karagöz, Orta Oyunu, Meddah, Köy Seyirlik Oyunları
Geleneksel Türk Tiyatrosuyla (Tuluat Tiyatrosu) Modern Türk Tiyatrosunun Kısaca Karşılaştırılması
- Geleneksel Türk tiyatrosunda yazılı bir metin yoktur doğaçlama (irticalen-tuluat) oynanır; modern tiyatroda ise oyun metni vardır, bu metin oyuncular tarafından ezberlenip oynanır.
- Geleneksel Türk tiyatrosunda seyircilerin güldürülerek hoşça vakit geçirmesi sağlanır, güldürü ise şive taklitleri, yanlış anlaşılmalara dayanır oysa modern tiyatronun komedi türünde amaç sadece güldürmek değil düşündürmek de vardır.
- Geleneksel Türk tiyatrosunda dekor, sahne, ışık gibi unsurların çok fazla önemi yoktur; modern tiyatroda bunlar önemlidir.
- Bir gölge oyunudur. Tasvir adı verilen bazı şekillerin (insan, hayvan, eşya vb.) arkadan bir ışık verilerek beyaz bir perde üzerine yansıtılması şeklindedir. Bu perdeye Küşteri Meydanı da denir. Adını Şeyh Küşteri’den aldığı için.
- Oyununun yazılı bir metni yoktur, doğaçlama oynanır.
- Bu oyunu oynatan kişilere hayali (hayalci-hayalbaz-Karagözcü)
- Hayalinin yardımcısına yardak, dayrazen, sandıkkar adları verilir. Yardımcı tef çalar, taklitlerin şarkılarını söyler, tasvirleri hayalîye verir.
- Bu oyunlarda güldürü yanlış anlamalara ve şive taklitlerine dayanır.
- Oyundaki kişiler tip özelliği gösterir. En önemli kişileri Karagöz ve Hacivat’tır.
- Osmanlı toplumunu oluşturan tüm kesimleri tipler aracılığıyla perdede görmek mümkündür. (Acem, Rum, Yahudi, Arnavut, Arap vs.)
Oyundaki bazı tipler ve özellikleri
Karagöz: Okumamıştır, halkı temsil eder, Hacivat’ın kullandığı bazı kelimeleri anlamaz, duyduklarına ters anlamlar yükler.
Hacivat: Yarı aydın kesimi temsil eder. Az buçuk okumuşluğundan dolayı yabancı sözcüklerle konuşmayı sever
Çelebi: İstanbul ağzıyla konuşan, çıtkırıldım, nazik, malı mülkü olan zengin, mirasyedi bir tiptir.
Zenne: Karagöz oyunundaki kadın tipleridir.
Tiryaki: Konuşmaların en önemli yerinde uyuklamaya başlayan tiptir.
Beberuhi: Altıkulaç lakabıyla anılan, cüce, yaygaracı bir tiptir.
Tuzsuz Deli Bekir: Mahallenin kabadayısıdır. Bir elinde içki şişesi bir elinde kama, kaba kuvveti temsil eden bir tiptir.
Zeybek (Efe), Külhanbeyi, Türk, Yahudi, Acem gibi tipler de oyunda yer alır.
Karagöz oyunu dört bölümden oluşmaktadır:
Giriş : Hacivat bir semai (perde gazeli) okuyarak perdeye iner. Hacivat “ Hay hak! Yar bana bir eğlence medet” der ve Karagöz sahneye atlar ve kavga başlar.
Muhâvere: Karagöz ve Hacivat’ın birbirlerini yanlış anladıkları, güldürü unsurunun yer aldığı bölümdür.
Fasıl : Oyunun asıl bölümüdür, oyuna burada işlenen konuya göre isim verilir. Diğer tipler bu bölümde perdeye çıkarlar.
Bitiş : Oyunun sona erdiği bölümdür. Bu bölümde Karagöz “Yıktın perdeyi eyledin viran, varıp sahibine haber edeyim heman” ve “Sürçi lisan ettiysek affola” diyerek oyun sonlandırılır.
- ORTA OYUNU
- Yanlış anlamalar, doğaçlama bu oyunda da geçerlidir.
- Oyunun temel kişileri Kavuklu ve Pişekar’dır. Pişekar aynı zamanda oyunu yöneten kişidir. Elinde şakşak (tahta maşa) vardır. Karagözdeki yardımcı tipler bu oyunda da vardır.
- Orta oyunu Karagöz oyununun oyuncular tarafından canlandırılmış biçimidir. Kavuklu Karagöz’e, Pişekar da Hacivat’a benzer. Dolayısıyla Kavuklu okumamış halkı temsil ederken Pişekar yarı aydın tabakayı temsil eder.
Palanga: Orta oyununun oynandığı alandır.
Oyunda dekor olarak kullanılan iki nesne vardır. Bunlar:
Yeni dünya: Ev olarak kullanılan paravandır.
Dükkan: işyeri olarak kullanılan iskemledir.
Tabi bu iki nesne oyuna göre farklı işlevlerde kullanılabilir.
Dört bölüme ayrılır
- Giriş(prolog): Zurnanın Pişekâr havası ile gelen Pişekâr, zurnacı ile kısa bir konuşma yapar. Sonra zurna, kavuklu havasını çalar; Kavuklu ile Kavuklu-arkası (cüce) konuşarak sahneye gelir.
- Muhavere : Pişekâr’la Kavuklu’nun konuşmaları iki bölümdür.
- a) Arzbar: İki tanıdığın sohbeti ve tanıdık çıkmaları
- b) Tekerleme: Kavuklu, başından geçmiş garipbir macerayı anlatır; bölümün sonunda ise bunun bir rüya olduğu anlaşılır
- Fasıl : Asıl olayın konu edildiği bölümdür, oyuna burada işlenen konuya göre isim verilir. Diğer tipler burada sahneye gelirler.
- Bitiş : Pişekâr, Kavuklu ile son bir konuşma yapar. “Her ne kadar sürçü lisan ettikse af ola!” diyerek seyircilerden özür diler. Bir dahaki oyunun yerini ve zamanını bildirerek seyircileri iki eliyle selamlar
- MEDDAH
- Tek adamlı tiyatro da denir. Taklitler yapar hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendirir.
- Yüksekçe bir yere çıkar dinleyicilere hikâyeler anlatır
- Elinde bir sopası, boynunda bir mendili vardır. Bunları hikayelerini canlandırırken kullanır. Örnek başörtü, saz, tüfek vs.
NOT: Meddahı tiyatroya dahil ettiren, anlattığı hikayelerden ziyade hikayedeki kişileri ağız özellikleriyle canlandırarak anlatmasıdır.
- KÖY SEYİRLİK OYUNLARI
Köylerde, kırsal kesimde oynanan oyunlardır.
TANZİMAT DÖNEMİNDE TİYATRO
Not: Modern tiyatro türleri( Batılı anlamda tiyatro) bizim edebiyatımıza Tanzimat Döneminde Şinasi ile girmiştir.
ŞİNASİ(1826-1871)
- İstanbul doğumludur.
- İlk özel gazeteyi çıkarmıştır. Agah Efendi ile birlikte (Tercüman-ı Ahval)
- İlk fikir gazetesi: Tasvir-i Efkar
- Noktalama işaretlerini ilk defa kullanmıştır.
İlk makaleyi yazmıştır.(Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi) - Batılı anlamda ilk tiyatro eserini yazmıştır (Şair Evlenmesi)
- Batıdan ilk şiir çevirisini yapmıştır ( Tercüme-i Manzume)
- İlk atasözleri derlemesini yapmıştır. (Durub- Emsal-i Osmaniye)
- Konuşma dilini, yazı dili haline getirmeye çalışmıştır.
- Akla önem vermiştir dolayısıyla Klasik akımdan etkilenmiştir.
- Not : Şinasi roman ve hikaye yazmamıştır
Şair Evlenmesi: Türk edebiyatında Batılı anlamda yazılmış ilk tiyatro örneğidir. Şinasi tarafından yazılmıştır. Töre komedisidir. Bu eserde Şinasi Geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanarak modern bir tiyatro yazmıştır. Bu eserde Şinasi görücü usulü evlilik konusunun yanlışlığına dikkat çeker.
Özet: Müştak Bey ile Kumru Hanım evleneceklerdir. Fakat zihaf gecesi Müştak Bey gelinin yüzünü açtığında gördüğüne inanamaz. Karşısında Kumru hanımın evde kalmış Sakine adında yaşlı ablası durmaktadır. Müştak Bey ne yapacağını şaşırır. Eli ayağı birbirine dolaşır. İmam nikahı da kıyılmış olduğundan Sakine Hanımla evlenmek zorundadır. Müştak Beyin arkadaşı olan tecrübeli, bilgili Hikmet Efendi hemen duruma el koyar ve Mahallelinin imamına rüşvet vererek işi tatlıya bağlar.
NAMIK KEMAL
- Ona göre “Tiyatro bir eğlencedir. Eğlencelerin en faydalısıdır.” demiştir. Tiyatroyu halkı eğitmede bir araç olarak görür.
- Tanzimat sanatçıları içinde tiyatroya en fazla önem verendir.
Vatan yahut Silistre: Sahnelenen ilk tiyatro eseridir. Dramdır.
Özet: Silistre Kalesinin savunmasını anlatan bir eserdir. İslam Bey burayı düşmana kaptırmamak için gönüllü olarak savaşa gider. Sevdiği kız olan Zekiye de erkek kılığına girerek İslam Beyin arkasından cepheye gider. Cephede İslam Bey yaralanır. Onun bakımıyla Zekiye ilgilenir. Silistre kalesi kurtarılır ve Zekiye’yle İslam Bey evlenirler.
Namık Kemal’in diğer tiyatro eserleri: Akif Bey, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Kara Bela, Celalettin Harzemşah,
BU DÖNEMDE:
Ahmet Mithat Efendi: Eyvah, Açık Baş, Çengi, Çerkez Özdenler
Abdülhak Hamit Tarhan: Macera-i Aşk, Tarık, Finten, İbn-i Musa, Eşber, İçli Kız, Duhter-i Hindu, Nesteren, Sardanapal, Liberte, Hakan, İlhan
Recaizade Mahmut Ekrem: Çok Bilen Çok Yanılır, Afife Anjelik, Vuslat Yahut Süreksiz Sevinç, Atala Yahut Amerikan Vahşileri
Ahmet Vefik Paşa ve Direktör Ali Bey gibi sanatçılar, çeviri ve uyarlamalarıyla Molier’i (Molyer Türk edebiyatına kazandıran kişilerdir. Bilhassa Ahmet Vefik Paşa’nın bu konuda hizmeti büyüktür
Tanzimat Tiyatrosunda işlenen temalar:
Genellikle görücü usulü evliliğin yanlışlığı (Şair Evlenmesi),
Çok eşliliğin yanlışlığı (Ahmet Mithat Efendi’nin Eyvah adlı oyunu),
Vatan sevgisi ve kahramanlık(Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre)
Aşk dramı( Namık Kemal’in Zavallı Çocuk, Akif Bey adlı eserleri; Recaizade Mahmut Ekrem’in Afife Anjelik, Vuslat yahut Süreksiz Sevinç adlı eserleri)
Tarihi konular (Namık kemal’in Celalettin Harzemşah Abdülhak Hamit Tarhan’ın Tezer, Tarık adlı eserleri),
Töreler( Recaizade Mahmut Ekrem’in Çok Bilen Çok Yanılır adlı eseri),
Tanzimat Tiyatrosunda : Şinasi, Ahmet Vefik Paşa Klasik akımdan; Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Abdülhak Hamit Tarhan Romantik akımdan etkilenmişlerdir.
KLASİSİZM
- yüzyılda Fransa’da ortaya çıkıyor.
- Akıl, sağduyu ve insan doğasını ilke ediniyor. Aklın ve sağduyunun esasları geneldir tüm insanları bağlayıcıdır o yüzden evrensele seslenen bir akımdır. Temalar evrenseldir.
- İnsan doğasının olumsuz, marazi yanlarını abartarak göstermeye ve bunları akılcılığın terbiyesine sunarak düzeltmeye, iyileştirmeye çalışır. Örneğin Moliere’in Cimri’de yaptığı gibi. Lafonten de fabllarında aynı şeyi yapıyor, öğüt veriyordu. Şair Evlenmesinde de Hikmet Bey akılcılığı temsil eder, Müştak Bey’e öğütler verir. Klasik Yunan tiyatrosunda bu işi koro yapar.
- Akımda dil sadedir ve herkesin metinden aynı anlamı çıkartabileceği bir dil kullanılır. Çünkü akımın mesajı evrenseledir. Zaten aklın denetiminde olan dil girift, süslü, boncuklu olamaz. Olursa metinden herkes farklı anlam çıkartır. Klasik akım bunu istemez.
MOLİERE (MOLYER)
- yüzyılda yaşamış Fransız komedi yazarı ve oyuncusudur. Moliere’i, Moliere yapan Komedi’ye eski itibarını kazandırmasıdır. Eski Yunan ve Latin dönemindeki itibarını… Çünkü Orta Çağ’da tiyatro sahnede kaba şakaların yapıldığı mesajı olmayan bir duruma dönüşmüş, amacından uzaklaşmıştı. İşte Moliere komediye yeniden can verdi. Tiyatronun üslubunu kurdu, güldürmenin altına düşündürme boyutunu koydu.
Abdullah Destereci