Sinekli Bakkal – Halide Edip Adıvar
Türk edebiyatının en çok okunan romanlarından biri olan Sinekli Bakkal, ilk defa, ingilizce olarak “Soytarı ve Kızı” adıyla Londra’da yayımlandı (1935). Eser, 1942 yılında CHP Roman Ödülü’nü kazandı.
Sinekli Bakkal Mahallesi’nin imamının kızı Emine, aynı mahallede bakkallık yapan karagözcü ve ortaoyuncu Tevfik ile evlenir. Tevfik istanbul’dan sürülür. Emine’nin Tevfik’ten olan kızı Rabia‘yı imam olan dedesi dini eğitimle büyütür ve onu hafız yapar. Ünü bütün İstanbul’u tutan, Kuran ve mevlit okumak için cami cami dolaşan Rabia aynı mahallede oturan Zaptiye Nazırı Selim Paşa’nın koruması altındadır. Mevlevi şeyhi Vehbi Dede Rabia‘ya alaturka musiki dersi verir. Paşanın oğlu Hilmi Bey‘e piyano dersi veren Peregrini de Rabia’nın sesine hayrandır ve romanın sonunda Müslüman olarak Rabia ile evlenir.
Sinekli Bakkal’ın, okuru en çok çeken yönü fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamit zamanının İstanbul’unu anlatmasıdır. Ancak yazarın amacı bir dönemin Türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. Bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. Sinekli Bakkal Mahallesi, gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; Genç Türklerden Hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder.
Roman iki kısma ayrılmıştır:
Birinci kısmın ana teması Abdülhamit’in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü, şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Romanda II. Meşrutiyetin ilanı “asırların kurduğu müesseselerin köklerini” söken, “içtimaî ve siyasî nizam ve intizamı” altüst eden bir devrim olarak nitelenir. Doğru tutum Mevlevi tarikatından Vehbi Dede‘nin yaptığı gibi “herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmektir. Yazar devrimden değil evrimden yanadır.
Romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin simgesel anlamı Batı ile Doğu’nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. Ne var ki yazar, Rabia ile Peregrini’nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir.