Sanatçı Kimdir, Kime Denir?
♦ Sanat olgusunun kaynağında öncelikle “sanatçı” ya da “sanatkâr” dediğimiz insan vardır. Bir toplum içinde yaşayan, toplumsal bir varlık olan bu insanı sanatçı yapan da kişiliğidir. Onu diğer insanlardan farklı kılan ona sanatçı kimliğini kazandıran bu kişiliktir. Bunun içindir ki sanatçıyı tanımak, onun kişiliğini, bu kişiliğin özelliklerini bilmeyi gerektirir.
♦ Sanatçı dediğimiz insan, her şeyden önce belli bir sanat dalıyla uğraşan, o sanat dalında eser veren bir kişidir. Yani sanatçı; mimardır, ressamdır, heykeltıraştır, bestekârdır, şairdir, romancıdır. Elbette günlük hayatında herkes gibi yaşayan, sosyal etkinliklerde bulunan, belki de geçimini sağlamak için bir işte çalışmak zorunda olan bir kişidir. Ancak, onun sanatçı olmayan kişilerden ilk ve en önemli farkı, kendini sanatına adamış olmasındadır. Uğraştığı sanat dalı, onun için geçici bir heves değil, ömür boyu sürecek bir tutku, karşılıksız bir aşktır. Öyle ki onun uğruna büyük bedeller ödenir, diğer insanların hayallerini süsleyen cazip imkânlara boş verilir, yoksulluk içinde yaşamaktan tutun da hapishanelerde çile çekmeye dek nice sıkıntılar göze alınır.
♦ Sanatçının sanatına duyduğu bağlılığın temelinde sanata ve kendisine olan inancı yatar. Sanatçı diğer insanlardan farklı yeteneklere sahip olduğuna inanır. Bu farklılıklar genellikle yaşamın ve gerçekliğin algılanışıyla bunun ifade edilmesinde ortaya çıkar. Sanatçı, herkesin görmediğini görür; duymadığını duyar; sezmediğini sezer; hissetmediğini hisseder ve bunları herkesin anlatamayacağı biçimde anlatır.
♦ Bazı sanatçılar ve estetikçiler, bu farklılığı sıradanlığın çok üstünde bir mertebeye çıkararak sanatçıyı “üstün insan”, “dahi” olarak kabul eder. Hatta ona kutsallık atfedenlere bile rastlanır. Örneğin, sanatçının “yaratıcılık” yeteneğini “ilham” kavramıyla açıklayanlar arasında ilhamı Tanrısal ya da mistik bir güç olarak görenler yok değildir.
♦ Unutulmaması gerekir ki insan sadece güçlü bir duyuş ve seziş yeteneğine sahip olmakla sanatçı olamaz. Sanatçının, doğuştan geldiği düşünülen bu yeteneklerini sergileyebilmesi, sanatının araç ve malzemesini kullanmadaki becerisine, ustalığına, tecrübe ve birikimine bağlıdır. Bunun için uzun ve zorlu bir çıraklık döneminden geçmek gerekir.
♦ Sanatçı, duyuş ve sezgi yeteneğini kullanarak nesnel gerçekliği sanat objesine dönüştürürken yüksek bir irade gücüne, disiplinli ve sabırlı bir çalışmaya, estetik bir beğeniye ihtiyaç duyar.
♦ Kısaca, sanatçı; doğuştan sahip olduğu olağanüstü duyma, sezme, algılama ve anlamlandırma yetenekleri ile yaratıcılık, sentez, soyutlama, yoğunlaştırma yetilerini büyük bir sabır, gayret, disiplin ve çalışma azmiyle birleştirip bir sanat eserini var edebilen; hayatını bu amaca adayabilen insandır.