Piraye Romanı Özeti Konusu – Canan Tan

piraye romanı özeti canan tan

Piraye Romanı Kısaca Konusu:

Piraye, Canan Tan’ın kaleme aldığı ilk kez 2011 yılında basılan dram türünde romanıdır. Piraye, ismini Nâzım Hikmet’in eşinden almıştır. Piraye romanı, genç bir kız olan Piraye’nin aile, okul, aşk ve evlilik yaşantısını konu alan biyografi niteliğinde bir romandır. Piraye’nin evliliği ve evlilik sonrası hayatını işler.

Piraye Romanı Özeti:

Üniversiteye başlıyor İstanbul Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ne bu aslında piraye’nin tüm duygu ve düşüncelerine zıt seçimdi çünkü piraye o kadar edebiyat tutkunu ki o yüzden konservatuvar tiyatro bölümünü istemekteydi ama toplum içinde saygın bir yere sahip örnek insan yirmi beş yıllık diş doktoru babası karşı çıkmaktaydı ve piraye’nin istemiş olduğu bölüme gitmesini kabul edemezdi. Buna karşı çıkan piraye ise şu sözlerle dile getirmişti babasına olan kırgınlığını ”oysa babacığım , beynimin ve yüreğimin kıvrımlarında edebiyat tutkusunu, hatta tiyatro aşkını, bir bakıma sen yaratmıştın .

Bana koyduğun Piraye adıyla..” Babası piraye’nin bu inatçı tavırlarına karşı kararlı bir şekilde kazanmakta olduğun üniversiteye gideceksin diyerek son sözü söylemiştir ve piraye babasının konuşmalarını kabullenerek odasına çekilmiştir ve annesi’ni yanına çağırarak ablamın adı Hatice, benim ise piraye olmamın özel bir anlamı var mı diye sorar annesi ise ”Piraye Nazım Hikmet’in karısı tam adı Hatice Piraye’dir ve baban da zamanında Nazım Hikmet’e hayranlığından ve edebiyata olan tutkusundan dolayı bu isimleri size vermiştir diyerek açıklamada bulunmuştur .

Akşam yemekleri yendikten sonra odasına çıkan piraye yarın için hazırlıklarda bulunmaktadır ve sabah hazırlanmakta olan piraye’yi anne ve babası kapıdan uğurlayarak piraye yola koyulmuştur . Kampüse vardığında arkasından seslenen ”Piraye” çığlıklarını duyarak bir de görsün ki kolejden arkadaşı Esin, aynı sınıfta olmalarına rağmen ve bu güne dek merhabalaşmaktan öte bir ilişki yaşamamalarına karşın abartılı bir çoşkuyla sarmaş dolaş oluveriyorlar ve piraye kendi için olduğunu düşünerek yalnız değilim artık diye hayıflanıyor kendi kendine beraber kısa bir keşif turuna çıkıyor, Esin’le ve Esin karşısına çıkan Volkan ile tanışarak sevgili olurlar.

Piraye bu duruma alışkındır ve her zaman da Esin’in kendi tarzına uymadığını dile getirir çünkü Piraye hiç aşık olmamıştır çünkü özgürlüğüne bağlı ve düşkün bir kızdır, özgürlüklerinin kısıtlanacağı korkusuyla sevgilisi olmamıştır ve sınıfına girerek ilk arkadaşı Arif ile tanışır. Kampüse çıkıp sohbet ederek birbirlerini tanımaya çalışırlar ve Piraye kendisini Arif’te görmektedir çünkü Arif şiir yazmaktan hoşlanan edebiyata karşı ilgisi olan kişidir tamda piraye’nin istediği gibi fakat Arif solcudur piraye Arif’i arkadaşlıktan öte yana sığdıramamaktadır .

Arif piraye’ye karşı bir şeyler hissederek ve piraye bunu öğrendiğinde dost kalalım ve tek paylaşımımız olan şiirlerle sürdürmeye çalışalım bu dostluğumuzu diyerek Arif’in duygularına karşılık verir. Arif bunları kabul etmeyerek Arif için zorda olsa uzaklaşmayı tercik eder. Piraye buna çok üzülmekte ve zaman ilerledikçe unutmata çalışan piraye yeni arkadaşlarıyla tanışmakta Ömer, Turan, Sibel, Ali ve bunun yanı sırada dersine girmiş olan mikrobiyoloji asistanı olan Nevzat hocasından almış olduğu evlenme teklifine şaşar kalır bu kadar kısa zamanda olmasına rağmen Nevzat’ın Piraye’ye karşı duygularına karşılık veremeyecek olan Piraye dile getirir kabul edemeyeceğini bu seferde atlatamadığı şokun üzerine en yakın arkadaşı olan Ömer’in kendisine karşı duymuş olduğu duyduları hisseder ve bunu da kabullenemeyen piraye her zaman arkadaş kalalım taraftarında olduğu için Ömer ile de Arif arasında olan uzaklaşma başlar.

Piraye bu durumada üzülerek Esin ile konuşmak ister ve bir bakmış ki Esin’in yeni erkek arkadaşı Korhan Piraye’yi dinlemeden Korhan ile ilişkisini anlatan Esin daha sonra fark eder Piraye de ki üzüntüyü , suskunluğu dertleşirler ve yanlarına gelen Ömer ve Haşim Ağa ile tanışırlar. Haşim Ağa mı diye içinden tekrar ederek Piraye ne ağasıymış bu böyle herkes ayaklarına kapanarak saygı göstermelerine karşı Piraye bu durumdan rahatsız oluyor ama şu gerçek ki Haşim Ağadan etkileniyor onun o sıcacık bakışlarına ve zamanla tanışarak Haşim Ağa Piraye’ye aşık olduğunu söyleyerek Piraye’yi etkilemeyi başarabiliyor ve ailesiyle tanışan Diyarbakırlı Haşim Ağa ciddi düşündüğünü dile getirerek Piraye’nin ailesinin de gönlünü feth etmeyi başarabilir ve bu işi ciddi boyutlara taşıyacağını dile getirerek nişanı konuşmak için Piraye’yi evine kahvaltıya davet eder.

Bu konuları konuşmaya başlarlar ve birden Haşim Ağa’nın sorusuyla karşı karşıya kalan Piraye şaşırarak ”hiç erkek arkadaşın oldu mu ” Piraye diye sorar ve hayır cevabını verir. Peki senin diye soran Piraye Haşim Ağadan evet cevabını duyar Serap diyerek resmini gösterir ve buna sinirlenen Piraye ne yani resmini hala saklıyor musun diyerek bağırır. Hayır sadece senin gözlerinin önünde yırtmak istiyorum diye dile getirir buna daha fazla kızan Piraye bitti diye haykırarak eve döner.

Zamanla Haşim’e hak vererek orta yolu bulup karışırlar ve evlilik yolunda adımlarını atmaya karar verirler. İlk aileler tanışır ve düğün için hazırlıklar başlar İstanbullu özgürlüğe ve ailesine düşkün Piraye Diyarbakır’a gelin gider arada sürdürecek hayatlarına Diyarbakırda Artukoğlu konağında geçirmektedirler Haşim Diyarbakırda kendine muayenehane açmıştır işlerini orada Piraye ile birlikte sürdürmektedir o zaman zarfı içinde Haşim Piraye’ye karşı Piraye’nin istediği gibi davranmamaktadır bu soğukluğun nerden geldiğini anlamayan Piraye olan ve olacakları zamana bırakır ve Haşim Ağa’nın annesi Lamia Hanım soylarını devam ettirebilecekleri bir erkek torun sahibi olmak istediklerini dile getirirler.

Doğan ilk torunları kız adı ise Dicle (Çünkü Piraye Diyarbakır’a geldiğinde ilk etkilendiği şey Dicle nehiri olmuştur) buna hem sevinen hem üzülen Lamia Hanım Piraye’ye baskı yaparak erkek torun sahibi olmak istediğini dile getirir ve Piraye daha önceden doğum hapları kullandığı için bir kez daha çocuk doğuramayacağını öğrenir ve Lamia Hanım Piraye’ye kız kısırı diyerek arkasından laf ettirip dillere düşmesine neden olur.

Bu torunu her ne kadar sevse de Lamia Hanım için soyunu devam ettirebilmesi için erkek toruna ihtiyacı vardır ve bu yüzden Zühre adında bir kız bulup oğlunun çalışmış olduğu yere göndererek Zühreden oğlunun aklısını çelmesini istemiştir bunu anlayan Haşim çok kızgındır. Evliliklerinin bitmesine neden olur ve Zühre’nin koynuna giren Haşim’in zühre’den doğan çocuğu ise kız olur kordonun bonuna dolanmasıyla sakat doğar ve Piraye Haşim’in kendisini aldattığını Şehriban’dan duyup yıkılır ve bunu kabullenemeyen Piraye İstanbul’a gitmek ister ve babasının ölümü üzerine de gitmek zorunda kalır.

Geri dönerek Lamia Hanımın mutsuz olmasını isteyerek güçlü şekilde Diyarbakır’da bir müddet kalmayı tercik eder. Haşim ne kadar Piraye’ye yalvarsa da bu durumu kabullenmeyen Piraye her şeyin bittiğini söyler ve bunca üzüntüsünün üzerine sancısının olduğunu dile getirerek İstanbul’a geri dönerek ablasıyla doktora görünen Piraye hamile olduğunu öğrenir hem de bebeğin cinsiyeti erkek bunu duyar duymaz İstanbul’a gelen Haşim Ağa gözlerine inanamaz ve oğlunun adını Haşim koy olur mu Piraye diye istekte bulunur bunu kabul etmeyen Piraye Haşim Ağa’nın gitmesini ister Diyarbakır’a geri dönen Haşim Ağa vurulur ve ölür bunu duyan Piraye yıkılır üzüntüsünden ve doğacak olan bebeğine şu sözlerle yakınmaktadır.

Gel Artık bebeğim..Gel artık! Daha fazla bekleyecek gücüm kalmadı. Bak, baban da ben de sabırsızlıkla yolunu gözlüyoruz senin. Gel artık Haşim Artukoğlu! Babanın adını yaşatmak için gel artık… Oğlunun adını Haşim koyar Haşim Ağa’nın biricik Pirayesi..

PİRAYE ROMANI KAHRAMANLARI:

BAŞ KAHRAMANLAR ROMANDAKİ İŞLEVLERİ

Piraye: İstanbul aşığı ve özgürlüğüne de bir o kadar düşkün edebiyat tutkunluğunun çok fazla olduğu güçlü bir kızdır .. Kızıl saçlarıyla güzelliğiyle bilinir..

Haşim Ağa: Aslen Çermikli köyündendir ve kararlarının arkasında durmayı beceremeyen, direnme gücü zayıf, yaşamına şekil verecek en can alıcı konularda bile ailesine ”hayır” demeyi öğrenememiş onların yanında bir hiç kişiliğini yabancı ellere teslim etmiş zavallı kişi ama bir o kadarda yakışıklı 🙂

YARDIMCI KAHRAMANLAR

Piraye’nin Annesi: Fiziksel özellikleriyle ilgili değinmemiştir. Fakat kocasını çok seven ve çocuklarına karşılık örnek aile olabilmeyi başaran ve eşine bu konuda yardımcı olan zarif kadındır..

Piraye’nin Babası: Diş Doktoru . Nazım Hikmet hayranı ve edebiyat tutkunudur.

Haşim Ağa’nın Annesi Lamia Hanım: Fiziksel özelliklerine her ne kadar çok değinmemiş olsa da erkek torun sahibi olmak isteyen ve bu konuda inatçı olan kadındır.

Haşim Ağa’nın Babası Kenan Bey: Diyarbakırlı ve Aşiret Reisidir.

Piraye’nin Ablası Hatice ve çocukları Göksel,Gökçe: Evliliğinde yaşanan huzursuzuklardan etkilenen ve evliliği biten en önemlisi de her ne kadar ailesinin istemediği evlilik yapmışta olsa ve ona rağmen ayaklarının üstünde durmayı başarabilen kadındır ki kocasının aldatmasına rağmen.

Haşim Ağa’nın Ablası Reyyan Hanım ve eşi Cevdet Bey: Çok fazla fiziksel özelliklerinden değinmemiş olsa da Haşim ile Piraye’nin evliliğini istemeyen kadındır. Reyyan Hanım Cevdet Bey ise eşinin kaprislerine katlanmayı başarabilen eştir.

Esin: Piraye’nin kolejden arkadaşı ayrıca aynı üniversiteyi kazanan kız arkadaşıdır. Esin inceltilmiş kaşları herkesinkinden birkaç parmak kısa eteği, göğüslerini ortaya çıkaracak darlıkta, gerekenden bir beden küçük gömleği, cıvıl cıvıl konuşmalarıyla ve sık sık değişen erkek arkadaşlarıyla tanınır.

Korhan: Esin’in değiştirmiş olduğu erkek arkadaşlarından en sonuncusuydu. Korhan yani evlendiği adam ve bir o kadarda yakışıklı son model arabaya sahiptir.

Ömer ; Gezi ve Eğlenceden Sorumlu Devlet Bakanı olarak bilinir..

Arif ; Kömür gözlü şair. Annesi ve Babası memur 4 kardeşi vardır. Şiir yazmayı seven ve sol görüşlüdür.

Turan ; Sınıfın kahkaha bombası ve en neşeli çocuk olarak bilinir..

Volkan ; Piraye’nin üniversite arkadaşı.

Ayşe ; Piraye’nin üniversite arkadaşı.

Sibel ; Ömer’e karşı ilgisi olan ve Piraye’yi kıskanan ama her ne kadar bu kişilik özelliğine sahip olmuş olsada Piraye’nin üniversiteden arkadaşıdır.

Nevzat ; Mikrobiyoloji asistanıdır.Piraye’ye karşı büyük duygular besleyen ve Piraye’ye evlenme teklifi eden ilk kişidir.

Ali ; Piraye’nin üniversiteden arkadaşı.

Nurgül ve Emir ; Her ikisi de evli ve cerrah mesleğini yapmaktadırlar. Haşim ve Piraye’nin muayenelerinin üst katında çalışmaktadırlar.

Ayşe Çermik Bey ; Kadın doğum uzamanı .

Ayten Hanım ; Piraye’nin doktoru.

Yılmaz Bey ; Piraye’nin Ablası Hatice Hanım Piraye’yi güvenebileceği tek doktor .

Ayişe Bibi ; Artukoğlu ailesinin en yaşlı bireylerinden birisidir. Lamia Hanım ve Kenan Bey den önce sözü geçen ilk kişidir.

Serap ; Haşim Ağa’nın Pirayeden önce ki kız arkadaşıdır. Kalem kaşlı zayıf ve çok güzelmiş.

Zühre ; Piraye’nin üzerine getirilen kumadır. Haşim Ağa’nında evlenmek zorunda kaldığı kadın.

Şehriban ; Ayişe Bibinin torunu fakat Ayişe Bibi öldükten sonra Artukoğlu ailesinin evinde kalan hizmetçi görevini yapmakta olan sessiz ve Piraye’yide çok seven kızdır .

Ümran Teyze ve Turan Amca ; Piraye’nin Diyarbakır’a gelin gittiğinde Piraye’nin Annesi ve Babasının tanıdığı ve Piraye’yi Diyarbakırda yalnız bırakmayan ikinci ailesi olmuşlardır.

Mehmet Bey ; Malatyalı , dürüst bir çocuktur. Haşim Ağa’nın da arkadaşı.

Dicle ve Haşim ; Piraye ve Haşim Ağa’nın çocukları.

PİRAYE ROMANINDA MEKAN:

Romanda Olay ; İstanbul Nişantaşı’nda ve Diyarbakırda Çermik Gazi Köşk’ünde geçmektedir. Bunun yanı sıra ; Çınarcık Ankara , İskenderun , Adana , Mardin , Elazığ Hazar Gölü , Alipaşa Mahallesi , Yedikardeş Burcu , İzmir

Çınacık Ankara ; Piraye’nin annesi ve babasının yazköşküdür. Piraye’nin babasının yıllar önce arsasını alıp sonra da üzerine iki katlı küçük bir villa kondurarak , annesi ve babasının özenle döşeyip çocuklarına yazlık bir yuva olarak sundukları Yazköşküdür.
İskendurun, Adana, Mardin, Elazığ Hazar Gölü ; Piraye ve Haşim Ağa’nın evleneceği zamanlarda ailelerin tanışması gerektiğinde Haşim’in göstermiş olduğu incelikten dolayı Piraye’nin ve Annesi’nin Haşim Ağa sayesinde görmüş oldukları güzel yerlerdir.

Alipaşa Mahallesi ; Haşim Ağa’nın Piraye’yi ve annesini götürdüğü yerdir. Gecekondularla dolu ve evlerin önünde yüzü gözü kirli , her yaştan çocuk toza toprağa aldırmadan oyun oynuyor.

Yedikardeş Burcu ; Çift başlı kartal ve aslan kabartmaları , ustaca işlenmiş kitabeler , gerçek bir tarih hazinesinin karşısında olduklarını düşünürler Piraye ve annesi çocuğu olmayan her kadının buraya geldiği söylenirmiş.

İzmir ; Haşim Ağa’nın Askerliğini yapmış olduğu memleket.

ROMANDA ZAMAN

Aslında zaman belirtilmemiştir sadece Piraye’nin yeni başlamış olduğu üniversitesi ile evlenerek Diyarbakırda yaşamasıyla başlayıp bitmiştir.

Diyarbakır’ın Gelenekleri

Gelinin Yedisi ; Diyarbakırda bir nevi ikinci düğün diye adlandırılır ya da gelinin yüz akıyla çıkmasının kutlanması anlamına gelirmiş.

Düğünde gelin için testi kırmak ; Bolluk ve bereket için ve gelinin ayağı uğurlu gelsin diye uygulanan adetmiş.

Diş Hediği ; Bebeğin ilk dişini çıkarmasında belirli düzende kutlama yapıp ve bebeğin ilk dişini çıkarken gören kişiye hediye verilmesi adettenmiş.

PİRAYE ROMANI İLE İLGİLİ YORUMUM, DÜŞÜNCELERİM

Benim de her okuyucu gibi etkilendiğim, okumaktan zevk aldığım, bir solukta okuyup bitirmek istediğim romanlar oldu ama bu bambaşkaydı diyebilirim sürükleyici ve bağlayıcı bir kitaptı. İdealler, vaatler, gerçek ve sevgi acımasız bir savaş içinde her ne kadar Piraye’nin Haşime olan aşkını Haşim’inde Piraye’ye olan aşkından bahsetmiş olsada Diyarbakır’ın nasıl bir yer olduğunu uyandırdı okuduğum roman ben okumaktan çok zevk aldım.

Yapılan o güzel benzetmeler ise ;

Karıcığım , Hasretliğin on ikinci yılı bu on ikinci yılı
Gönül ağzına kadar dolu
Sen diyorum İstanbul geliyor aklıma
İstanbul diyorum sen
Sen şehrim kadar güzelsin
Şehrim senin kadar acılı. (Demir parmaklıkların ardından Nazım Hikmet’in Pirayesi’ne yazmış olduğu şiir)

Bahardı sevgilim bahardı ve bahtiyar olmak için toprakta , havada , suda , her şey vardı sevgilim , her şey hazırdı , her şey vardı. Baharın coşkusunu bile sevgiliyle paylaşan ,
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi uzaktan seyretmeseydik ruhunu birbirimizin.
Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden belki bu kadar yakın olamazdık birbirimize… (En yakıcı , en kavurgan , en amansız ayrılıktan bile sevdiğine bir yakınlık payı çıkarabilen eşsiz şairdir Nazım Hikmet)

”uzak bir şehir ve şarkı vardı şarkı nihaventti.” (Nazım Hikmet )