1. Mizahla eğlenceyi birbirine karıştırır olmuşuz. Gülme deyince mizah anlıyoruz, mizah deyince gülme başlıyor. Oysa, her gülme mizahı ilgilendirmediği gibi, her mizah ürünü de güldürmüyor. Gülme, sinirin, çeşitli ruhsal hastalıkların belirtileri de olabiliyor.
Bu parça için en uygun başlık, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Mizahın Kaynağı
B) Mizahın Önemi
C) Eğlence Mizahı
D) Mizah ve Gülme
E) Hastalıklı Gülüşler
2. Hayır, kendi senaryomdan kendi filmimi çekmek istemem. Benim anlatımım sözcüklerin diline dayanır. Oysa bir yönetmenin anlatımı, görüntülerin dilidir. Bir mimarın ifade biçiminin çizgilerin, bir ressamın ifade biçiminin de renklerin dili olması gibi. Bir “dil“i iyi kullanamıyorsanız yaratıcı olmanız da mümkün olamaz diye düşünüyorum.
Bu parçadaki sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir?
A) Bütün sanat dallarında dili iyi kullanmak gerekmez mi?
B) Yönettiğiniz bir filmin senaryosunun mutlaka ünlü bir yazara ait olması mı gerekir?
C) Bir yönetmenin anlatımı, senaryo yazarının anlatımından çok mu farklıdır?
D) Bir yazarın, kendi senaryosunu filme çekmesi daha doğru değil mi?
E) Senaryo yazarlığı, film yönetmekten daha zor değil midir?
3. Düşüncelerinin ve anlatımının, okuyucuyu hemen sarmasını isterdi. Bunu sağlamak için, yayımlayıncaya kadar, yazdıklarını bütün tanıdıklarına tekrar tekrar okur; herkesten biraz tuz biber beklerdi.
Bu parçaya göre, herkesten “tuz biber bekleyen” yazar, aşağıdakilerden hangisini amaçlamaktadır?
A) Değişik kesimlere seslenmeyi
B) Farklı düşüncelere yer vermeyi
C) Duyguyu artırıcı sözler bulmayı
D) Biçim bakımından kusursuz olmayı
E) Söylediklerinin etkisini artırmayı
4. Şiir yazıyorum diye oturup parlak düşünceler arayanlar, icat edenler darılmasın; şiir, düşünce değildir. Keramet söylenen sözün parlaklığında, yüceliğinde, öğreticiliğinde olsaydı, filozofların en büyük şairler olması gerekirdi. Oysa, insanlık tarihinde şiire, sanata karşı olan birçok filozof gösterilebileceği gibi felsefenin daha emekleme dönemlerinde şiir, alımlı bir delikanlı idi. Olsa olsa, felsefe şiirden ayrılmış, onun bir kolu olmuştur, diyebiliriz.
Bu parçada karşı çıkılan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir bir düşünceyi savunmak zorunda değildir.
B) İşi gücü düşünce üretmek olan filozofları şair sayamayız.
C) Şairin işlediği, savunduğu bir düşüncesi olmalıdır.
D) Şiir felsefeden değil, felsefe şiirden çıkmıştır.
E) Kimi filozofların şiire karşı olduğu görülmüştür.
5. Çok dağıtıyorsun kendini, sanatın her dalıyla ilgileniyorsun. Böyle devam edersen, ilerisi için hep umut veren bir genç olarak kalacaksın.
Böyle konuşan birisi, karşısındakine aşağıdakilerden hangisini önermektedir?
A) Belli bir sanat dalında yoğunlaşmasını
B) Güzel sanatlarda ustalaşmasını
C) Beklentileri karşılayabilmesini
D) Sürekli olarak çalışmasını
E) Geleceğini, şimdiden güvenceye almasını
6. Gerçek sanat yapıtları, geniş okur kitlelerine değil,bu kitlenin içinde belli kesimlere yönelmelidir. Çünkü, büyük okur kitlesinin beğenisi her zaman düşüktür. Geniş kitlelerin çabucak beğeneceği yapıtlarda, bunların yazarları da çağlarının “gerçek okurlarının” beğenisini kazanamadıkları için, edebiyat alanında sürekli bir varlık, bir kalıcılık gösteremezler.
Bu parçada söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat zevki gelişmemiş okuyucu kitlesine yönelen yapıtlar, kalıcı olamazlar.
B) Gerçek sanat yapıtları, geniş okuyucu kitlesinin beğenisini yükseltecek nitelikte olmalıdır.
C) Kalıcı olmak isteyen yazarlar, okurları değil,kendi beğenisini dikkate alarak yazmalıdır.
D) Okurlar tarafından hemen beğenilen yapıtların kalıcı olması mümkün değildir.
E) Gerçek okurların beğenisi ile geniş kitlelerin beğenisi arasında fark vardır.
7. Bu şairimiz kendini yavaş yavaş buluyor, demiyorum. Çünkü o kendini, sanatını, şiirini, kısacası sanatçı kişiliğini çoktan bulmuş. Ama biz eleştirmenler onu yeni buluyoruz.
Bu parçada sözü edilen şairle ilgili asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hızlı bir gelişim gösterdiği
B) Değerinin geç anlaşıldığı
C) Üstün bir yeteneği olduğu
D) Öteki şairlerden farklı olduğu
E) Eleştirmenleri etkilediği
8. Ortaokulda, Arapçayı epeyce iyi okuyup yazabilir, boyumdan büyük laflar ederdim. Bunu gören öğretmenlerim ve arkadaşlarım, bana önce “şair”, sonra da “edebiyatçı” adını taktılar. Ama bu bilgim ve başarım, bana epeyce pahalıya mal oldu. Öyle bilgileri edinmeyen yaşıtlarım, Batı’nın çağdaş sanat anlayışını daha çabuk ve kolay kavradılar. Bense, bana zaferler sağlayan bu bilgilerimle uzun süre savaşmak zorunda kaldım.
Bu parça, aşağıdaki yargılardan hangisini inandırıcı kılmak için yazılmış olabilir?
A) Öğrencilerin kafası yararsız bilgilerle doldurulmamalıdır.
B) Yaşıt çocuklar ve gençler, aynı bilgileri farklı zamanlarda kavrayabilir.
C) Öğrencilerin kimi sıfatlarla şımartılması, onlara zarar verir.
D) Batı sanatını kavramak için belli bir olgunluğa ulaşmak gerekir.
E) Eski kültür, çağdaş sanat anlayışının benimsenmesini engellemektedir.
9. Ölümlü olduğunu bilen tek yaratık, insanoğludur; bunu da deneyimleriyle öğrenmiştir. Bir çocuğu alıp tek bir adada tek başına yetiştirin; bir bitki gibi, bir kedi gibi, “ölüm” diye bir şey bilmeyecektir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın üstün yanı, ölümlü olduğunu bilmesidir.
B) insan dışındaki canlılarda öğrenme becerisi yoktur.
C) İnsan, toplumsal deneyimleriyle ölüm bilincine sahip olmuştur.
D) insanın iş yapabilmesi, onu öteki canlılardan ayırır.
E) Ölümlü olduğunu bilmek, insana, iyi yaşamayı öğretmiştir.
10. Bugün için doğru olan, bundan elli yıl sonra doğru olmayabilir. Değişen koşullar karşısında, önceden görülmeyen yeni doğrular ortaya çıkabilir. Örnek mi istiyorsunuz? Galileo Galilei’nin başına gelenleri anımsamak yeter: Galilei; Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü ispat etmişti. Ama XVII. yüzyılın doğruları, bunları yanlış kabul etmiş; ünlü matematikçinin cezası da, ömrünün son sekiz yılını evinde hapis olarak geçirmek olmuştur.
Bu parçada anlatılanlardan çıkarılabilecek sonuç, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yanlış yapa yapa doğruya ulaşırız.
B) Doğru ve yanlış, zamana göre değişir.
C) Bilim adamlarının yaşamları, acılarla doludur.
D) Doğruların gerçekliği eninde sonunda kabul edilir.
E) insanoğlunun kendi yanlışım kabul etmesi kolay değildir.
11. Bir üslup, ilkin ne kadar yeni olursa olsun, zamanla özelliğini yitirir, eskir. Çünkü bir sanatçının üslupta yaptığı yenilikler, sonraki kuşaklar tarafından benimsenir. Bir zaman sonra geriye bakıldığında bütün bir dönem aynı özellikte görünür. Şinasi’nin başına da böyle bir son gelmiştir. Üslupta yaptığı yenilikler, sonraki kuşaklarca benimsenmiş ve aşılmış, bugün için bütün yeniliğini yitirmiştir.
Bu parçadan, aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Çok taklit edilen bazı sanatçılar zamanla eskir.
B) Her büyük sanatçı, konuları kendine özgü bir anlayışla yorumlar.
C) Aradan yıllar geçince taklit eden ile taklit edilen ayrılamaz olur.
D) Taklit edilen bütün sanatçılar zamanla aşılabilir.
E) Şinasi, çok taklit edilen sanatçılarımızdandır.
12. İnsanlar, edebiyat eserlerinin ışığı altında dünyayı daha aydınlık, daha yaşanmaya değer bulurlar. Edebiyat, bağlı bulunduğu toplumu aydınlığa çıkarabilir. Halkı uyandıran tohumlar, edebiyat toprağında filizlenip boy atabilir.
Bu parçada öne sürülen düşünceye göre, “edebiyattan aşağıdakilerin hangisi beklenemez?
A) insanları eğitmesi
B) Halkı bilinçlendirmesi
C) Doğayı güzelleştirmesi
D) Toplumlara yol göstermesi
E) insanları aydınlatması
13. Sanat yapıtları -özellikle de şiir– söz konusu oldu mu, çok duyulan bir söz vardır “Alın şu şiiri, şu hikâyeyi okuyun sokaktaki adama, anlayacak mı bakalım?” Ölçü budur! Sanat eğitiminden yoksun kalmış bir kişi, işçi, köylü anladı mı o şiiri, o hikâyeyi, sorun çözüldü demektir; o şiir, o hikâye “iyi“dir; değilse, “bir şeye yaramaz“. Evet, ölçü budur. Böyle bir ölçü, yalnızca sanat yapıtları için kullanılır. Bu, sanata gereken önemin verilmediğini gösterir.
Bu parçadan, aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A) Herkesin sanattan anlayabileceği sanısı doğru değildir.
B) Sanat yapıtları için sıradan kimselerin beğeni¬si ölçü olamaz.
C) Sanat yapıtlarının anlaşılabilmesi için de bilgi ve birikim gerekir.
D) Sanat, sıradan insanların yaşamını işlemek zorunda değildir.
E) Sanat eğitimi almış kişilerin değerlendirmeleri önem taşır.
14. Kişilerine sevgiyle yaklaşan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği, yaşama çok geniş bir perspektiften bakma olanağı sağladığı için, romanları, geçiş dönemi yaşayan ülkemizden insan manzaraları çizme başarısına ulaşmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada Reşat Nuri’nin değinilen özelliklerinden değildir?
A) Toplumsal eleştiriciliği
B) Gözlemlerindeki ustalığı
C) Gerçekçi bir yazar olması
D) Tip çizmedeki başarısı
E) Yaşamı bütün yönleriyle yansıtması
15.
Bir başka yüze gülersem
Sanma bu bir muhabbettir
Severim bütün güzelleri
Çünkü onlar senden eserdir
Şair, sevgilisi için yazdığı bu dizelerde, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istiyor olabilir?
A) Ayrılıklara dayanamadığını
B) Başka kişilerde sevgilisini gördüğünü
C) Bütün insanları çok sevdiğini
D) Sevgilisinden özür dilediğini
E) Gelip geçici sevdalara tutulduğunu
CEVAP ANAHTARI
1. D 2. D 3. E 4. C 5. A 6. A 7. B 8. E 9. C 10. B 11. B 12. C 13.D 14. A 15. B