İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı (Sözlü Edebiyat – Destan Dönemi)

İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı (Sözlü Edebiyat – Destan Dönemi) şiiri özellikleri kısaca

1. Başlangıcı kestirilemeyen çok eski dönemlerden X.-XI. yüzyıla kadar devam etmiştir.

2. Bu döneme “Destan Dönemi” adının verilmesinin nedeni Türk edebiyatına ait destanların birçoğunun bu dönemde oluşmasıdır. Destan, oluşumu bakımından Tarih Öncesi Çağların ya da tarihin ilk çağlarının edebî türüdür. Dolayısıyla destanlar yaratmış bir millet olmak, köklü bir geçmişe sahip olmakla mümkündür.Destan oluşturacak kadar köklü bir geçmişi olmayan milletlerin destanı da yoktur. Türk milleti, tarihin en eski toplumlarından olduğu için çok sayıda destana sahiptir.

3. Destan Dönemi Edebiyatının zihniyetinde mitoloji en baskın öğedir. “Mitoloji“, bir millete, bir dine ya da uygarlığa ait mitlerin, efsanelerin (söylence) bütünüdür. “Mit” (mitos) ise olağan hayatın dışında kalan fakat onun temelini oluşturan örnek olay ve durumlar ile tanrıların ya da insanüstü varlıkların eylemlerini anlatan hikâyelerdir. Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, alegorik bir anlatımı olan bu hikâyelerde olaylar, tarihsel zamanın dışında, genellikle yaratılışın ilk zamanlarında geçer. Çağımız düşünürleri ve bilim adamları, mitleri insan davranışlarının ve toplumsal kurumların kökenlerini açıklamak amacıyla yararlanılabilecek kaynaklar olarak görür.

4. Bu dönem ürünleri Orta Asya bozkırlarındaki göçebe yaşam biçiminin izlerini taşır. Avcılık ve hayvancılığın başlıca geçim kaynakları olduğu bu yaşam biçiminde Şamanizm, Budizm, Manihaizm gibi inançlar da belirleyici olmuştur.

5. Dil arı Türkçedir. Çince, Sanskritçe, Moğolca gibi yabancı dillerden geçen sözcükler yok denecek kadar azdır. Anlatım yalın ve içtendir.

6. Zamanımıza çok azı ulaşabilen bu dönem ürünleri anonim nitelikte olup sözlü edebiyat ürünleri ve yazılı edebiyat ürünleri olmak üzere iki gruba ayrılır.

7. Sözlü edebiyat ürünlerini besleyen üç önemli tören vardır. Bunlar “sığır” denilen av törenleri, “şölen” denilen kurban ve ziyafet törenleri, “yuğ” denilen yas törenleridir.

8. Bu törenlerde Türk boylarında ozan, kam, baksı, oyun, şaman adı verilen şairler, kopuz çalarak koşuk ve sagular söylerler.

9. Sözlü edebiyat türleri, sav, koşuk, sagu ve destandır.

10. Bu dönem şiirinde nazım birimi dörtlüktür. Uyak düzeni genellikle abab/cccb… dizilişindedir. Daha çok yarım uyak kullanılır ve rediften yararlanılır. Türkçenin kendi olanaklarından doğan hece ölçüsü, ahengin en önemli öğesidir. Yedili, sekizli ve 4+4+4 duraklı on ikili kalıplar çok sevilmiştir.

11. Yiğitlik, doğaya ve hayvanlara duyulan sevgi, binicilik, ata ve silaha bağlılık, avcılık, savaş, doğa olayları karşısında duyulan heyecan, aşk, din gibi konulara yer verilmiştir.

12. Sözlü edebiyat ürünleriyle ilgili başlıca kaynaklar Divanü Lugati’t-Türk adlı eser ve Çin, Arap, İran, Moğol belgeleridir.

Yazılı Edebiyat

13. Büyük ölçüde sözlü bir edebiyat olan bu dönem edebiyatında yazılı ürünler çok azdır.

♦ En eski metinler Göktürklere ait “Yenisey Yazıtları”dır. Ancak ilkel bir tarzda yazıldıkları için bu metinler edebi değer taşımazlar.

♦ VIII. yüzyıla ait “Göktürk Yazıtları” (Orhun Kitabeleri) ise Türk edebiyatının ilk yazılı ürünleri sayılır. Bu yazıtlarda Göktürklerin Çinlilerle yaptıkları savaşlar, Göktürk Devleti’nin parçalanışı ve yeniden kuruluşu anlatılmakta; Göktürklerin komşularıyla ilişkileri, gelenek görenekleri hakkında bilgi verilmektedir.

♦ Yazıtların bir yüzü Çince olup diğer yüzleri 38 harfli Göktürk alfabesiyle ve düz yazı biçiminde yazılmıştır. Bu metinlerde kullanılan dilin işlekliği, anlatımın yoğun, özlü ve içten oluşu, Türklerin VIII. yüzyıldan önce de  -yaygınlaşmasa da- gelişmiş bir edebiyat ve yazı diline sahip olduklarını düşündürmektedir.  Tarih, anı ve söylev türünün bir bakıma ilk örnekleri sayılabilecek yazıtlarda Bilge Kağan ve Kül Tigin, Türk ulusuna, Türk beylerine seslenmekte, onları ulusal benlik ve bilince sahip kılmak için birleşmeye çağırmakta, onları uyarmaktadır. Göktürk Yazıtları ilk olarak Ruslara esir düşen isveçli subay Strahlenberg tarafından 1722‘de bulunmuştur. Yazıtlar, 1893-1895 yıllarında Danimarkalı Thomsen tarafından okunarak bilim dünyasına tanıtılmıştır. Tarih, edebiyat ve toplum bilimi açısından çok değerli belgelerdir.

Tonyukuk Anıtı:

725 yılında Vezir Tonyukuk tarafından yazdırılmıştır. Metin yazarı olan Tonyukuk, Türk edebiyatının adı bilinen ilk yazarı ve Türk hatıra edebiyatının ilk temsilcisi sayılır. İki parça hâlindeki 62 satırlık bengü taşında yaşadığı olayları sade bir halk diliyle anlatmış, öğütler vermiştir.

Kül Tigln Anıtı:
732’de Bilge Kağan tarafından ölen kardeşi Kül Tigin adına yazdırılmıştır. Yolug Tigin‘in yazdığı bu metinde Bilge Kağan konuşmaktadır. Bu metin Türk edebiyatının sanatlı üslupla yazılmış ilk eseri sayılır.

Bilge Kağan Anıtı:
735 yılında Bilge Kağan adına onun ölümünden sonra yazdırılmıştır. Yazarı Yolug Tigindir. Bu anıtta Bilge Kağan’ın savaşları ve Türk milleti için yaptıkları anlatılır.

Metin
[1] Tengri teg tengride Bolmış Türk Bilge Kağan bu ödke olurtum. Sabimin tüketi eşidgil. Ulayu ini yigünüm oğlanım biriki oguşum budunum biriye şadpıt begleryırıya tarkat buyruk begler Otuz [Tatar…] [2] Tokuz Oğuz begleri budunı bu sabimin edgüti eşid katıgdı tıngla: llgerü kün togsık [kop] m[ang]a k[örür].

Çeviri
[1] Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamıyla işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz Tatar.
[2] Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet bana tabidir.

12. Bu dönemin yazılı ürünleri Göktürk Yazıtları‘ndan sonra Uygur Türkçesi ile yazılan ürünlerle sürmüştür. Bunlar Şamanizm inancını terk edip Mani ve Buda dinlerini benimseyen Uygur Türklerine ait dinsel nitelikli ürünlerdir. Başlıcaları Sekiz Yükmek, Altun Yaruk (Altın Işık), İki Kardeş Hi¬kâyesi (Prens Kalyanamkara ve Papamkara) ve Irk Bitig adlı kitaplardır.

♦ Bu ürünler Soğdlardan alınan 18 harfli Uygur alfabesiyle yazılmıştır

Uygur Metinleri
Sekiz Yûkmek (Sekiz Yığın):
Çinceden çevrilen Sekiz Yükmek‘te Burkancılığa ait dinî – ahlâkî inanışlar ve bazı pratik bilgiler vardır. Uygurlar arasında çok yayılan bu eser; kısa cümleleriyle, içten anlatımı ve zengin söz varlığıyla dikkati çeker.

Altun Yanık (Altın Işık):
Burkancılığın temellerini, felsefesini ve Buda’nın menkıbelerini içerir. Bunlardan en meşhurları “Şehzade ile Aç Pars Hikâyesi” (Açlıktan ölmek üzere olan parsı kurtarmak için kendini feda eden şehzadenin hikâyesi), Dantipali Beğ Hikâyesi (Emrindeki geyikleri kurtarmak için kendini feda eden geyikler beğini Dantipali Beğ öldürür ve korkunç alevler de Dantipali Beğ’i yutar ve Çaştani Beğ Hikâyesi (Ülkesindeki insanlara hastalık ve bela getiren şeytanlarla Çaştani Beğ’in mücadelesidir.

Irk Bitig (Fal Kitabı):
Göktürk yazısıyla yazılmış bir fal kitabıdır. Her biri ayrı fal olarak yazılan 65 paragraftan oluşur. Çeşitli inanışlar ve masal unsurlarının bulunduğu kitapta günlük dile ait pek çok kelime de vardır.

Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi: (iyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade):
Burkancılığa ait bir menkıbenin hikâyesidir: İyi düşünceli şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini öldürmelerini engellemek için bir mücevheri elde etmek üzere yaptığı maceralı yolculuk anlatılır.

Aşağıdaki şiirin, islamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Döneminde oluşturulduğu ve metnin ilk dörtlüğünde adı geçen Alp Er Tunga‘nın bir Saka hükümdarı olduğu tahmin edilmektedir. Türkler, İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Dönemi’nde, daha çok kavmî (etnik) unsurlar etrafında şekillenen, başka uygarlıkların etkilerine kapalı bir zihniyet ortamında bulunmuşlardır.

Bu şiir; tema, dil ve anlatım özellikleri, şiire hâkim olan duygu ve düşünceler bakımından, oluşturulduğu dönemin zihniyet dünyasını yansıtan çeşitli izler taşımaktadır. Bu şiir, teması bakımından bir ağıttır. İslamiyet öncesinde bu tür şiirlere sagu denmiştir. Sözlü edebiyat geleneği içinde oluşturulan ve yaratıcısı belli olmayan bu şiir, oluşturulmasından çok zaman sonra, Kaşgarlı Mahmut tarafından yazıya geçirilmiştir.

Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset, bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keser, bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara biner, çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi. Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir, mezarın etrafında yedi kez dönülürdü. Şairler de yuğ adı verilen bu defin (ölü gömme) törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi. Aşağıdaki şiirin de böyle bir yuğ töreninde söylendiği tahmin edilmektedir.

Alper Tunga öldü mü şiiri sagusu orjinal sözleri

Alp Er Tunga öldi mü?
Isız ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
imdi yürek yırtılır.

(Günümüz Türkçesi)

Alp Er Tunga Öldü mü
Dünya sahipsiz kaldı mı
Korkak öcünü aldı mı
Şimdi yürek yırtılır

Ödlek yarağı içine aldun mi?
Oğrun tuzağ uzattı
Begler begin azıttı
Kaçsa kah kurtulur?

Begler atın urgurup
Kadgu anı turgurup
Mengzi yüzi sargarup.
Korkum angar türtülür.

Uluşıp eren börleyü’
Yırtıp yaka urlayu
Sıkrıp üni yırlayu
Sığtap közi örtülür.

Könglüm için ötedi.
Yitmiş yaşıg kartadı
Kiçmiş ödig irtedi
Tün kün kiçip irtelür

Felek yarar gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beylerbeyini kaptı
Kaçsa nasıl kurtulur

Erler kurt gibi uludular
Hıçkırıp yaka yırttılar
Acı seslerle bağırdılar
Ağlamaktan gözleri kapandı

Beğler atlarını yordular
Kaygı onları durdurdu
Benizleri yüzleri sarardı
Safran sürülmüş gibi oldular