1. “Adam” sözcüğü, aşağıdaki cümlelerin hangisinde “görevli kimse” anlamında kullanılmıştır?
A) Benim o kurumda, işimi görecek bir adamım yok.
B) Karşı tarafın adamları üzerimize doğru yürüdüler.
C) Bu adamı da kukla gibi oynatıyorlar.
D) Gerçek sanat adamı, sanattan anlamayanları yanına yakıştırmayandır.
E) Bugün binanın temizliğine bakacak bir adam gerekiyor.
2.
Şimdi dünyada bazı insanlar
Eğilmiş kitapların üstüne Düşünürler
Aşağıdakilerin hangisinde, bu dizelerdeki altı çizili sözcükle aynı anlamda bir sözcük kullanılmıştır?
A) Bazen kendi kendisine kızıyor, söylenip duruyordu.
B) Alnının akıyla nice güçlüklerin üstesinden gelmişti.
C) Zamanında yardım edemediği birçok kişiye, sonradan yardım elini uzatmıştı.
D) Eskiden kızdığı birtakım insanlara, şimdi sadece acıyordu.
E) Herkesten yardım umuyor; kimi görse, derdini anlatmaya çalıyordu.
3. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, “devim” yoktur?
A) Öyle rahatça yatıp dinlenecek gün değil
Daha yapacağımız çok şeyler var, çocuklar!
B) Ne kadar erken yağdı, gördünüz ya, yeniden
Nice güvendiğimiz dağlara kar, çocuklar!
C) İlerden, ta uzaktan el ediyor durmadan
Batılı arkadaşlar, vaktimiz dar, çocuklar!
D) Toplandık mı baş başa, verdik mi el ele biz
Su çekilir, dağ çöker, bora susar, çocuklar!
E) Hele kuru kütükler ayıklansın bir kere
Tadından yenmeyecek dallarda nar, çocuklar!
4. Her rengi severim, ama her renge girmem.
Bu cümleye altı çizili sözün kattığı anlam, aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Bu olaylardan sonra farklı düşünmeye başladım.
B) Senin dediğin olacak diye düşüncelerimi değiştiremem.
C) Onu ikna edebilmek için çok dil döktüm, ama başaramadım.
D) Eski düşüncesini neden değiştirdiğini bir türlü anlayamadım.
E) Neden her defasında başka yalan uyduruyorsun?
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “abartma” söz konusudur?
A) Arkadaşını gizliden gizliye kıskanıyordu.
B) İçimizdeki şeytanı durdurmayı bilmeliyiz.
C) Bodrum gecelerinin neşesini yeniden yaşıyorum.
D) Ağırbaşlı konuşması halk üzerinde derin bir etki yarattı.
E) Biraz sonra sıcaktan beynim kaynamaya başlamıştı.
6. Aşağıdakilerin hangisinde, “daha önce elde edilmeyen bir olanağın, bulunmayan bir fırsatın değerlendirilmesi” söz konusu değildir?
A) Geç vakte kadar uyudum, dünkü uykusuzluğun acısını çıkardım.
B) Bu yaz serildik kumlara, sıkıntılı günlerin acısını çıkardık.
C) Şimdi çok konuştuğuna bakmayın, sustuğu günlerin acısını çıkarıyor.
D) O zaten belasını bulmuş, sana yaptıklarının acısını çıkarıp da ne yapacaksın!
E) Rıza Bey, yoksul günlerin acısını çıkarmak istercesine yiyip içip eğleniyordu.
7. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, “işi yapan”a yönelik bir sorunun yanıtıdır?
A) Kendisi, bizi buraya çağırmıştı.
B) Bizi, kendisi buraya davet etmişti.
C) Bizim buraya gelmemizi kendisi istemişti.
D) Kendisi bizi buraya o zaman çağırmıştı.
E) O, bizi çağıranın kendisi olduğunu söylemişti.
8.
I. ibadet de gizli, kabahat da.
II. Suçu gelin etmişler, kimse güvey girmemiş.
III. Hizmetçi kırarsa suç, hanım kırarsa kaza.
IV. Kabahat samur kürk olsa, kimse üstüne almaz.
V. Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler.
Bu atasözlerinden hangileri, aynı anlamdadır?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) II. ile IV.
D) III. ile IV.
E) IV. ile V.
9. “İktisadi kuramlar, yanlış oldukları için değil, koşullar değiştiği için geçerliğini kaybeder.” cümlesinin, anlamca yerini tutabilecek cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her ekonomik kuram, belli bir çağda ve belli koşullarda doğrudur.
B) Ekonomide kurallar yoktur, doğru ve yanlış kararlar vardır.
C) Hiçbir ekonomik kuram tam olarak doğru değildir.
D) Ekonominin kuralları, bu kurallara uygun siyasi kararları yaratır.
E) Ekonomik sistemler, bir siyasal görüşün hayata geçirilmiş biçimidir.
10.
I. Televizyonun görsel gücü ile basında elde edilen deneyim birleşince, en beğenilen televizyon programları gazetecilerden çıkıyor.
II. Basında kazandıkları tecrübeyi televizyonun görüntülü gücüyle birleştirilen gazeteciler, beğenilen televizyon programları yaparlar.
III. Başarılı gazeteciler, görüntülü bir yayın organı olan televizyonda da başarılı olurlar.
IV. Televizyon programlarında başarılı olabilmek için, uzun süre gazetecilik yapmış olmak gerekir.
V. Basın alanında deneyimi olmayan kişilerin, gazetecilikte de televizyonda da başarılı olmaları beklenemez.
Bu cümlelerin hangileri, savunulan düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) III. ile IV.
D) IV. ile V.
E) I. ile V.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bir ad, birden çok sıfatla nitelenmiştir?
A) Öğretmenler, kahramanların arasında çok sayıda oluşlarıyla dikkati çekerler.
B) Kimi kahramanlar toplumsal olaylar karşısında ilgisizdir.
C) Roman kahramanlarından bazıları, iradeli, sağlam karakterli, güçlü kişilerdir.
D) Romanda, idealist doktorlara da yer verilmiştir.
E) Kahramanların çevresi, durumları, katıldığı olaylar değişse de kişilikleri değişmez.
12. Aşağıdaki dizelerden hangisinde, sıfat görevli bir tek sözcük vardır?
A) Türkiye bir sıcak ülke
Güneşi kocaman bir nar
B) Ay’ca yıldızca konuşur
Kırlarda telli kavaklar
C) Uzar yanık türkülerde
Yayla kokuşlu ırmaklar
D) Suskun bir sızı gibidir
Güz sonu tüten ocaklar
E) Türkiye bir uzak pınar
Her gece uykuma akar
13. “Neden” sözcüğü, aşağıdaki cümlelerin hangisinde tür bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Kuzum, siz neden durgunsunuz böyle?
B) Bu adam neden koşturup duruyor?
C) Verdiği parayı neden almadın?
D) Ben pilavdan yiyeceğim, sen neden yiyeceksin?
E) Bu sorunu neden daha önce söylemedin?
14. “Uzun” sözcüğü, aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ötekilerden farklı türdedir?
A) Uzun lafa gerek yok, anlaşın gitsin!
B) Uzun bir çubukla toprağa şekiller çizdi.
C) Uzun konuştu, ama sonunda ikna etti.
D) Uzun tahtaları seçip bir tarafa ayırdı.
E) Uzun bir yolculuktan henüz dönmüştüm.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) işine son verilmiş birkaç işçi, yeniden işe alındı.
B) Kaybolan oyuncağını bulmuş, seviniyordu.
C) Ağacın çiçekleri solmuş, yaprakları sararmıştı.
D) Bizden önce gitmiş, olanları herkese anlatmıştı.
E) Çok geçmeden alevler yükselmiş, çatıyı kaplamıştı.
16.
Esirgeme hemşerim, barut sinmiş göğsünü
Şu buğday kokan hava dolmalı ciğerime
Ak saçlı anneciğin bekliyor bu günleri
Kaç kere ağlayarak el açtı tanyerine
Bu dörtlükte, aşağıdaki kiplerden hangisiyle çekimlenmiş bir eylem yoktur?
A) Şimdiki zaman
B) Öğrenilen geçmiş zaman
C) Buyurma
D) Gereklilik
E) Bilinen geçmiş zaman
17. Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili sözcük, yalnızca çekim eki almıştır?
A) Suyun kurusun kanadın kırılsın değirmen
Yetişir beni öğüttüğün
B) Bırak cahilliğim saflığım gitmesin elden
Bilmek yanmakmış büsbütün
C) Ben ettim sen etme kuzucuğum değirmen
Boşuna değil bu telaş
D) Allahını seversen yarıda kes bu işi
Sürmesin bu korkulu düş
E) Rüzgâr dalda bırakır yarı olmuş yemişi
Tam olanı düşürürmüş
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen “baba” sözcüğü, yapım eki almamıştır?
A) O, ne babacan bir adamdır bilseniz…
B) Bize bir babalık yap, biraz yardım et!
C) Babacığıma bir aydır telefon bile edemedim.
D) Küçük yaşlarda anasız babasız kalmıştı.
E) Babasından kalan mirasla gününü gün ediyor.
19. Aşağıdaki sorulardan hangisi, “nesneyi” buldurmaya yöneliktir?
A) Çiçekleri sana bugün mü getirdiler?
B) Çiçekleri bugün sana mı getirdiler?
C) Çiçekleri mi sana bugün getirdiler?
D) Çiçekleri bugün mü sana getirdiler?
E) Çiçekleri bugün sana getirdiler mi?
20. Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde “adlaşmış ortaç”, ötekilerden farklı bir öğedir?
A) Akla gelen başa gelir.
B) Adam olana bir söz yeter.
C) Ata binen nalını, mıhını arar.
D) Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.
E) Aşure yemeye giden kaşığını yanında taşır.
21. Şoförlerin en akıllı uslusu bile, bir arkadaşının korna çalarak ve tozu dumana katarak kendisini geçtiğini gördü mü ifrit kesilir.
Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Zarf tümleci, özne, yüklem
B) Özne, zarf tümleci, yüklem
C) Nesne, özne, yüklem
D) Özne, nesne, yüklem
E) Nesne, zarf tümleci, yüklem
22. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne-yüklem ilişkisi bakımından, ötekilerden farklıdır?
A) Garson da, belli belirsiz, gülüşmelere katılıyor.
B) Düşüncelerime büyük bir içtenlikle katılmıştı.
C) Kentin geniş caddelerindeki insan seline ben de katıldım.
D) Dün aldığımız süte de, bugün aldığımız süte de su katılmıştı.
E) Yaşlı adam, biraz sonra bahçedeki çocukların oyununa katıldı.
23. Aşağıdakilerden hangisinde yancümlecik, temel cümlenin öznesidir?
A) Zil çalar çalmaz bahçeye koşuşurduk.
B) Hepimizi güler yüzle karşılamışlardı.
C) ipe sapa gelmez sözlerinizi dinleyemem.
D) Körolası gözlerim bunları da mı görecekti!
E) Bitmez tükenmez sorunlarla uğraşıp duruyor.
24. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, yazım yanlışı vardır?
A) Dedim inci nedir dedi dişimdir
B) Dedim kalem nedir dedi kasımdır
C) Dedim onbeş nedir dedi yaşımdır
D) Dedim Erzurum ne dedi ilimdir
E) Dedim Emrah nedir dedi kulumdur
25. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, “ulama” için örnek vardır?
A) Yol alıp gidiyor göçü Avşar’ın
B) Yenilmez gücü kuvveti Avşar’ın
C) On kişiye karşı üçü Avşar’ın
D) Sanki neydi bunda suçu Avşar’ın
E) Kalmaz yanınıza öcü Avşar’ın
26. Mehmet Başaran, dünya görüşünü nasıl şiirleştirmiş (I) İşlediği içerik nedir (II) Sanatçılığı ne düzeydedir (III) Neden bu kadar umut dolu (IV) Kaç zamandır merak eder dururdum (V)
Bu parçada numaralanan yerlerin hangisine, ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde virgül (,) kullanmak, cümlenin anlamını değiştirir?
A) Düzenli çalışmak başarının anahtarıdır.
B) ihtiyar adamın yüzüne şaşkın şaşkın baktı.
C) Buraya uğramadılar o olaydan sonra.
D) Öğrenciler ödevlerini özenle hazırladılar.
E) Okul öğretmenleri tartışmalı bir toplantı yaptı.
28. “İnce parmaklarıyla çaldığı sazdan çıkan ahenk, görenleri mest ediyordu.” cümlesindeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerden hangisiyle giderilir?
A) “çaldığı” yerine “dokunduğu” getirilerek
B) “mest ediyordu” yerine “mest etmişti” getirilerek
C) “sazdan çıkan ahenk” yerine “sazın ahengi” getirilerek
D) “ince” yerine “uzun” getirilerek
E) “görenleri” yerine “dinleyenleri” getirilerek
29. “Savunmak” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde yanlış anlamda kullanılmamıştır?
A) Konuşmacı, süt üreticilerinin yoksullaştığını savundu.
B) Muhalefet lideri, hükümetin ülke sorunları altında ezildiğini savundu.
C) Bilim adamları, ülkemizde beslenme sorunlarının çözülemeyeceğini savundu.
D) Kaptan, basında çıkan eleştiriler üzerine takım arkadaşlarını savundu.
E) Bilirkişiler, depodaki malların hiçbir işe yaramayacağını savundu.
30. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde, “gereksiz sözcük” kullanılmamıştır?
A) Olayların bu şekilde belirmesi, ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
B) Bu iddiaların gerçeklerle hiçbir ilgisi yok, hep¬si yalan.
C) Sonbahar gelince her yer, bütün tabiat sararmaya başlar.
D) Bölgeyi yasadışı, kaçak yapılarla doldurdular.
E) Adam zengindi, fakat gösteriş düşkünü olmayan biriydi.
31. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu ilaçları içerek iyileşemezsin.
B) Gezmekten, evde oturmaya vakit kalmıyor.
C) Sağlığının bozuk olduğunu bizden saklıyordu.
D) Yurtdışına ilk diplomat olarak ne zaman gittiniz?
E) Onun kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini biliyorum.
32. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu yoktur?
A) O yıllarda, Konya Lisesi’nde öğretim görüyormuş.
B) Gecekondu semtlerinde çocuklara ücretsiz süt dağıtılmış.
C) Polonya, futbolda azımsanacak bir ülke değildir.
D) Önemli olan, yapıtın içerik yönünden taşıdığı değerdir.
E) Bütçe oylamasında çekingen kalmasının nedenlerini açıkladı.
33. “Duraklarda saatlerdir taşıt aracı bekleyen insanlar soğuktan titriyorlardı.” cümlesindeki anlatım bozukluğunun nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yanlış anlamda sözcük kullanımı
B) Gereksiz sözcük kullanımı
C) Nesne-yüklem uyuşmazlığı
D) Özne-yüklem uyuşmazlığı
E) Birbiriyle çelişen sözcük kullanımı
34. Aşağıdakilerden hangisi, bir paragrafın ilk cümlesi olmaya uygundur?
A) Yüzyıllar önce söylenen bu dize, bugün söylenmiş gibi yenidir.
B) Divan ve Halk edebiyatının en son temsilcileri de aynı gerçekten söz ederler.
C) Bir şairi anmanın en iyi yolu, onun eserlerini okumak, onlar üzerinde düşünmektir.
D) Herkesin bildiği ve kullandığı sözcüklerle yazılması, o şiiri kalıcı kılmaya yetmemiştir.
E) Halk şiiri geleneğiyle yetişmesidir onu bugünlere asıl ulaştıran.
35. Şöyle tutarlar, kaldırıp bir an bakarlar. Hemen karar vermişlerdir. Şu görüntü, şu boyutta şöyle kesilerek kullanılacaktır. Fotoğraf ayrı bir uzmanlık alanıymış, dış basında foto editörleri varmış, kimin umrunda! Vaktiyle bir kurumun fotoğraf eğitiminin başında olan zat bile bu işin önemini kavrayamamış ve şöyle demişti:”….”
Bu parçanın son cümlesi, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Fotoğraf, en etkili anlatım araçlarından biridir.
B) Altı üstü fotoğraf, ne olacak!..
C) Sizi ciddiye almayanı siz de almayın!
D) Yayıncıların bizi keşfetmesini bekleyeceğiz.
E) Fotoğrafla iç içeyiz ama önemini unutuyoruz
36. Eleştirmen varmış yokmuş, bu beni değil, okurları ilgilendirir. Bunların yokluğundan yakınsam yakınsam, köpeksiz köyde değneksiz gezen bazı kişilerin “sanatçıyım” deyip ortaya çıkmaları nedeniyle yakınırım. Eleştirmen dediğin, bir eserin, bir sanatçının değeri varsa onu belirtip ortaya koymalı. Bizim eleştirmenimiz yok ki, seksen yıldır gelişen edebiyatımızı değerlendirsin, bunlar üzerinde düşünsün. Denemecilik ise eleştirmenlik değildir.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Eleştirmenlerin olup olmaması kimi ilgilendirir?
B) Eleştirmenler sizin eserlerinizi nasıl buluyor?
C) Eleştirmenlerden neler beklersiniz?
D) Edebiyatımız yeterince değerlendiriliyor mu?
E) Eleştirmenlerin yokluğundan yakındığınız oluyor mu?
37. Olur mu öyle şey! Anlamsızın anlamsız, yanlışın yanlış, yalanın yalan olduğunu meydana çıkaran, biçimdir. Biçim olmayınca, anlam gibi anlamsızlık da yoktur; doğru gibi yanlış, yalan gibi gerçek de yoktur. Kısacası, biçim olmayınca, sanat yoktur.
Bu parça, aşağıdaki yargılardan hangisine karşı çıkmak için yazılmış olabilir?
A) Sanat yapıtında, biçimi önemsemek gerekmez.
B) Her konu, sanat yapıtında ele alınamaz.
C) Biçim ve öz ayrımı, sanata zarar verir.
D) Sanatta, biçimle içeriğin dengeli sunulması zorunlu değildir.
E) “Anlamsız, yalan, yanlış” gibi kavramlar, “konu” olamaz.
38. Dünya nimetleri, insanlara daha mutlu ve iyi bir hayat hazırlayabilir. Böyle bir dünyayı da sanat yaratır. Evet, biliyorum; bir şiir, bir ekmek; bir öykü, bir ayakkabı; bir roman, bir elbise; bir piyes, bir ev gibidir. Ama yiyeceği, giyeceği ve barınağı daha iyi ve çok üretecek insanı yaratacak olan da sanattır. Yani şiirdir, öyküdür, romandır, piyestir. Sanat, insanları uyandırır, dünyaya bağlar; onlara dünyalarını tanıtır ve sevdirir.
Bu parça için en uygun başlık, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatın Görevi
B) Mutlu Yaşamanın Yolu
C) Sanat ve insan
D) Sanatın Geleceği
E) Günlük İhtiyaçlar ve Sanat
39. Türk romancısı, roman yazabilmek için insan yaratmalı; ama insan yaratmak için de önce o insanı tanımalıydı. Bu nedenle, ilk Türk romanlarındaki kişiler, inandırıcılıktan yoksundur. Zaten o kişilerin çevresinde gerçekçi, inandırıcı bir ortam da kurulamamıştır.
Bu parçaya göre, ilk Türk roman yazarlarının asıl eksikliği, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sosyal çevrelerini yadırgayan kişileri anlatmaları
B) Batılı roman tekniklerine yabancı kalmaları
C) Anlattıkları kişileri yeterince tanımamaları
D) Kişilerin yaşadığı çevreyi anlatmayışları
E) Kendi çevrelerinde yaşamayan kişileri anlatmaları
40. Bir sanatçı; sanat anlayışını, sanattan neler beklediğini, nasıl bir sanattan yana olduğunu doğrudan doğruya dile getirdiği yazıları, konuşmaları ve mektuplarıyla değerlendirilemez. Çünkü, bir insanı “sanatçı” kılan bunlar değildir; ortaya koyduğu sanat ürünleridir. Bu nedenle, yazı, konuşma ve mektuplarda yansıyan, “yapılmak istenendir, “ulaşmak istenen yer”dir. Oysa ürünler, “yapılan”dır.
Bu parçanın anadüşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçının hedefledikleri ile yaptıkları aynı olmayabilir.
B) Sanatçının ürettikleriyle önceden düşündükleri çelişebilir.
C) Yapacaklarını önceden açıklayan sanatçı, sanatına zarar verir.
D) Sanat, düşüncelerin gerçekleştirilmesine dolaylı yönden hizmet eder.
E) Sanatçı, tasarladıklarıyla değil, ürettikleriyle değerlendirilmelidir.
41. Yalnız biçimde yenilik düşünülemez. Her yeniliğin, biçimle birlikte içerikte de aranması gerekir. İyi sanatçı, bu ikisi arasındaki ilişkiyi doğru olarak saptayabildiği kadar iyi sanatçıdır. Daha açık söyleyeyim: Bugün elimizde olan kalıpları, belli çağların belli içerikleri biçimlendirmiştir. Her kalıbı belirlemiş olan bir içerik vardır, her biçim bir içeriğin ürünüdür.
Bu parçada, sanatla ilgili olarak anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her yenilik biçimle gerçekleşemez.
B) İçerik sürekli olarak değişir.
C) Biçimsel değişme içeriğin değişmesine yol açar.
D) Biçimi belirleyen, içerik özelliğidir.
E) Eski biçimlerle yeni içerikler verilemez.
42. İlk okunuşlarında bize heyecan veren romanları yıllar sonra okuyabilmek kadar, onların sanat değerlerini belirten şaşmaz ölçü az bulunur. Gençliğinizde okuyup da sevdiğiniz eserlerden kaçı sizi olgunluk çağınızda ilgilendirmiştir? Kaçı, tatlı bir rüyadan uyanıyormuşsunuz gibi sizde bir hayal kırıklığı bırakmamıştır? Bana öyle geliyor ki, yaşlarla birlikte eskimeyen, her yaşa bir şeyler söyleyebilen eserler yarına uzanacaktır.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk okunan eserler unutulmazlar.
B) İlk okunan eserler, sonradan hayal kırıklığı yaratırlar.
C) Eserlerin sanat değeri, ikinci okunuşunda anlaşılır.
D) Bir eseri ikinci kez okumak, boşa zaman harcamaktır.
E) Kalıcı eserler, her okuyana her yaşa bir şeyler veren eserlerdir.
43. Eski dil ne kadar ustaca kullanılırsa kullanılsın, aslında geçmişi kafamızda canlandırmaktan uzaktır. Bu nedenle, tarihsel romanın bilinen ustaları, kendi günlerinin diliyle yazarlar. Böyle yapmadıkları zaman, tarihsel roman sarsılır. Yazar da, çağdaş yaşama karşı çıkarak, her gün bizden boyuna uzaklaşan, yabancılaşan geçmişe döner. Bunun sonucu, tarihsel roman yerine, emektar “kazıbilinfi (arkeolojiyi) buluruz karşımızda. Shakespeare, “II. Richard”ı (oyun olması, bu gerçeği değiştirmez), Chaucer dönemi Ingilizcesi ile konuştursaydı bir şey kazanır mıydı?..
Bu parçada savunulan düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski dille tarihsel roman yazmak mümkün değildir.
B) Eski dili yeniden diriltme çabaları, boş bir uğraştır.
C) Shakespeare, yaşadığı dönemin diliyle başarı kazanmıştır.
D) Tarihsel roman, yazarın yaşadığı dönemin diliyle yazılmalıdır.
E) Romanlarda bugünün dilini kullanmamak, çağdaşlığa karşı çıkmaktır.
44. Şiiri, makaleden ayıran; konusu, temi, içeriği değildir. Her konu, her tem, şiire girebilir; duygunun olduğu kadar düşüncenin de şiiri yazılabilir. Burada önemli olan, içeriğin ortaya konuşudur. Kısacası, şiirin kendine özgü imgesel ve estetik yapısı, ses ve çağrışım düzenidir.
Bu parçada anlatılanlara göre, “şiiri makaleden ayıran”, aşağıdakilerden hangisidir?
A) İçeriğin farklı oluşu
B) Konunun işlenişi
C) Duygunun, düşünceyle bağdaşmayışı
D) Şiire uygun olmayan konu seçimi
E) Şairin sahip olduğu düşünce sistemi
45. Nasıl ki yetiştirdiği bitkiye önem veren bir bahçıvan, çiçeğinin güzel serpilmesi için özen gösterirse; nasıl ki böyle bir bitkiyi sağa sola devrilmemesi için yanına diktiği bir değneğe bağlarsa; eğitim bilimciler de, çocuklarımızı yetiştirirken harcayacağı çabada bitkinin yanına dikilen değnek gibi olmalıdır.
Böyle düşünen bir kişi, sözünü ettiği eğitim bilimcilerden, aşağıdakilerin hangisini beklemektedir?
A) Çocuklara destek olmasını
B) Çocuklara içten davranmasını
C) Çocuklara hoşgörüyle yaklaşmasını
D) Çocuklara bilinçli yaklaşmasını
E) Çocukları incitmemeye özen göstermesini
46. Her ölüm, erken ölümdür; ama bir şairin ölümü, bir çocuğun ölümü kadar erkendir. Çünkü şairler, çocukluklarını yetişkinliklerinde geçiren insanlardır. Bu nedenle diz kapakları yaralı, elleri bereli ve bütün sicilleri de yaptıkları yaramazlıklarla doludur, işte o, böyle yaramaz bir çocuktu. Dizelerden oluşan oklarıyla hepimizi ta kalbimizden vururdu. Ama, hazırladığı son oklarını henüz fırlatamamıştı.
Bu parçada sözü edilen şair için, aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Beklenmeyen bir zamanda öldüğü
B) Yaşamının sorunlarla dolu olduğu
C) Yazdıklarından pişmanlık duyduğu
D) Etkileyici bir anlatımının olduğu
E) Şiirlerinin hepsini yayımlamadığı
47. Sanatçının öteki insanlardan farkı; toplumsal sorunlardan kopmamışlığında, ayrıntıları gözlemlemedeki titizliğinde, incelikleri anlatmadaki duyarlığında ve gördüğünü, düşündüğünü, duyduğunu anlatabilmekteki ustalığında ortaya çıkar.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen sanatçının özelliklerinden biri değildir?
A) Dikkatli bir gözlemcidir.
B) Toplumun yol göstericisidir.
C) Olup bitenleri ustalıkla yansıtır.
D) Düşüncelerini etkili bir biçimde anlatır.
E) Kendisini toplumdan soyutlamaz.
48. Emile Zola, büyük bir romancıydı. Büyüklüğünü, toplum sorunlarını dile getiren “Germinal” romanında bile, romancı kalmasına borçludur. Bunun yanında, Fransa’yı neredeyse iki”düşman kampa bölen “Yüzbaşı Dreyfus’ün casusluk suçuyla kürek cezasına çarptırılması olayında, romanı bırakmış; hiç çekinmeden kalemine sarılıp savaşım meydanına atılmıştır. Zola’nın hak bildiği bir davaya böylesine sarılması, cesaretinin sanatından hiç de eksik olmadığını gösterir.
Bu parçada, E. Zola ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İnandığı bir davada cesaretle direnmesine
B) Bazen, romancılığı bir yana bırakmasına
C) Romanlarında, sanatından ödün vermemesine
D) Toplum sorunlarını ele alan roman yazmasına
E) Kalemiyle ülkesinin çıkarlarını savunmasına
49. Anadolu’yu, su katılmamış, bozulmamış gerçekler içinde yaşayan halkımızı düşünürüm türkü denince. Bütün uydurmalardan, yapmacıklardan uzak, elle tutulur, gözle görülür bir gerçeği vardır türkülerimizin. Sevgimizin, öfkemizin, geleneklerimizin, göreneklerimizin, daha doğrusu bütün bir yaşam anlayışımızın yansımasıdır türkülerimiz.
Aşağıdakilerden hangisi, türkülerin parçada belirtilen özelliklerinden biri değildir?
A) Halkın yaşamını olduğu gibi yansıtması
B) Doğal özellikler taşıması
C) Yapmacık olmayışı
D) Halka, doğruları öğretmesi
E) Duygularımızı yansıtması
50. Gerçek aydını dil’e bağlılığından, dilinden tanırım dersem, yanlış bir şey söylemiş olmam sanırım. Değişik toplumların aydınları arasında, o toplumlardan her birinin gerektirdiği bazı ayrılıklar bulunur elbette. Ama, aydın kişiliğinin temel niteliklerinden biri, aydın olmanın çok sayıdaki belirleyici etmenlerinden belki de en önemlisi, aydının her şeyden önce kendi dil varlığı üzerinde aydınlanmış olması; dile, diline, elinden geldiğince bir çeki düzen vermesidir.
Bu parçaya göre, aydın kişiden aşağıdakilerden hangisi beklenemez?
A) Dilini sevmesi
B) Anlatımında titiz olması
C) Dilini başka dillerle karşılaştırması
D) Dil konusunda duyarlı olması
E) Dilinin özelliklerini tanıması
51.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
Hatırası bile yabancı gelir
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
Dörtlükte dile getirilen duygu ve düşüncelere göre, bu dizelerin şairi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Geçmişe özlem duyduğu
B) Yalnızlıktan şikâyetçi olduğu
C) Dostlarından ayrıldığı için üzüldüğü
D) Umutsuzluk içinde yaşadığı
E) Geçmişteki mutlu günlerini aradığı
52. Yaygın bir inanışa göre, sanat eserinin değeri, konusunun yeniliğinden, zenginliğinden ve büyüklüğünden gelmektedir. Oysa bunun hiç de böyle olmadığını, gerçek sanat eserleri açık olarak gösteriyor. Eğer bir sanat eserinin değeri konusundan gelseydi, Divan şairi Nabi’nin “Hayriye”si ya da Batı edebiyatından Sully Prudhomme’un “Mutluluk” şiiri en büyük eserlerden sayılırdı.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerden hangileri birlikte kullanılmıştır?
A) Tartışma, örnekleme
B) Örnekleme, benzetme
C) Karşılaştırma, tanımlama
D) Açıklama, alıntı yapma
E) Karşılaştırma, tartışma
53. Bir toplumda herkesçe kullanılan dilden ayrı olarak belirli kesimlerce kullanılan, ancak genel dilin içerisinde yer alan ve ondan türemiş bulunan özel dile “argo” denir. Kaba, teklifsiz, senli benli konuşma biçimlerini içeren argo genellikle eğretilemelerden oluşan, kendine özgü sözcük ve deyimler üzerine kurulur. Belirli çevrelerde kullanılır; hırsız argosu, öğrenci argosu, şoför argosu…
Bu parçanın yazarı, kullandığı anlatım yoluyla aşağıdakilerden hangisini amaçlamıştır?
A) Okuyucuda izlenim yaratmayı
B) Bir konuda okuyucuyu bilgilendirmeyi
C) Bir konudaki kanıları ve düşünceleri değiştirmeyi
D) Yaşanmış ya da tasarlanmış bir olayı okuyucuya da yaşatmayı
E) Okuyucunun hayal gücünü zenginleştirmeyi
54.
Yeryüzünde bir şey arayan insan için,
İki çiçek açıyor, yavrularım, dinleyin:
Birinin adı ümit, ötekininki zevktir!
Kim bu iki çiçekten birini seçerse,
Öteki kardeşinden artık vazgeçmelidir!
Bu dizeler, ne tür bir şiir için örnek olabilir?
A) Lirik
B) Epik
C) Satirik
D) Pastoral
E) Didaktik
55. Zamana hiçbir şey tam dayanamaz. Yaşayanlar ve tanık olunan olaylar, zamanın uzunluğuyla orantılı olarak doğruluklarını yitirebilirler. Bunun için sanatçıların ve ünlü kişilerin birçoğu, yaşanan anların etki ve izlenimlerini yaşandıkları anda yazıya geçirirler.
Bu parçada sözü edilen yazı türü, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anı
B) Günlük
C) Söyleşi
D) Öykü
E) Otobiyografi
56. Aşağıdaki atasözlerinden hangisinde “tezat” sanatı yoktur?
A) Açık ağız aç kalmaz.
B) Aç ne yemez, tok ne demez!
C) Aç gezmekten tok ölmek yeğdir.
D) Açlıkla tokluğun arası yarım yufka.
E) Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.
57. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, “kişileştirme (teşhis)” sanatı yoktur?
A) Kimi uzar birbirine el verir
Kuşlar üstünde dillenir ağaçlar
B) Yel estikçe dalgalanır dalları
Türlü türlü seda verir ağaçlar
C) Bir ulu ağaçtan yaprak düşse
O anda acısın duyar iniler
D) Kaba çamın gürlemesi dal ile
Muhabbet eder eğlenir ağaçlar
E) Taze fidan idin bağlarımızda
Felek mi budadı dalların hani
58. islami Türkçe yapıtların ilkleri arasında yer alır. Bugünkü Türkçeye “Mutluluk Getiren Bilgi” diye çevrilebilir. Hakaniye lehçesiyle, aruz ölçüsüyle, mesnevi biçimiyle yazılmıştır. Ahlak, devlet yönetimi, adalet, felsefi düşünce gibi konuları işleyen didaktik özellikte bir yapıttır. Genel olarak sade Türkçe ile yazılmıştır.
Bu parçada sözü edilen yapıt, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kutatgu Bilig
B) Divan-ı Hikmet
C) Kitab-ı Dede Korkut
D) Atabet-ül Hakayık
E) Divan-ı Lügat-it – Türk
59. Şiir ve düzyazı alanlarında, Batı edebiyatı yolunda eser veren ilk sanatçıdır. Batı edebiyatını yakından tanıdıktan sonra eski nazım biçimleri içinde yeni düşünceler işlemiştir. Şiirlerinde ve düzyazılarında, “reis-i cumhur, “vatan ve millet yolunda kendini feda etmek”, “devlet-i meşruta”, “millet-i hâkime” gibi pek çok yeni kavrama yer vermiştir. La Fontaine yolunda birkaç fabl ve Moliere yolunda bir komedya yazmış olan sanatçının, klasisizmin etkisi altında kaldığı söylenebilir.
Bu parçada sözü edilen yazar, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ziya Paşa
B) Abdülhak Hâmit
C) Şinasi
D) Namık Kemal
E) Ahmet Vefik Paşa
60. Tevfik Fikret ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Parnasizm akımından etkilenmiştir.
B) Şiirlerini aruzla ve hece ölçüsüyle yazmıştır.
C) Şiirin biçiminde ve söyleyişinde yenilikler yapmıştır.
D) Asıl ününü toplumsal konularda yazdığı şiirlerle kazanmıştır.
E) Hikâye ve romanlarında dili, şiirlerine göre daha sadedir.
61. Aşağıdakilerin hangisi, Halit Ziya, Reşat Nuri ve Refik Halit‘in ortak özelliğidir?
A) Sanat yaşamlarına aynı toplulukta başlamaları
B) Roman ve hikâye türlerinde eser vermeleri
C) Tiyatro türünde eser vermeleri
D) Türkçenin sadeleşmesine öncülük etmeleri
E) Konularını istanbul aydınlarının yaşamlarından seçmeleri
62. Bu yapıt, önce “Soytarının Kızı” adıyla ingilizce olarak basılmış; Türkçe adını ise’ olayların büyük ölçüde geçtiği sokağın adından almıştır. Yapıtta, ikinci Abdülhamit Türkiye’sinin toplumsal yapısı ele alınır, işlenir. Dedikoducu mahalle kadınlarından, külhanbeylerinden, karagözcüsünden, yobaz imamından, Abdülhamit’in zaptiye nazırına kadar her kesimden insan, belli bir olay içinde sergilenir.
Halide Edip Adıvar‘ın tanıtılan bu yapıtı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sevda Sokağı Komedyası
B) Âkile Hanım Sokağı
C) Yolpalas Cinayeti
D) Mor Salkımlı Ev
E) Sinekli Bakkal
63. …, insanlık tarihinin en büyük filozoflarından sayılmaktadır. Kendi adıyla anılan bir felsefe sisteminin kurucusudur. Varlıkları, “madde, biçim” halinde bize kabul ettiren bu evrenden önce, onların birer düşünce (idee) olarak var olduklarına; maddenin geçici ve ölümlü; asıl olan düşüncelerin ise ölümsüz olduklarına inanıyordu. “Kriton”, “Devlet”, “Ziyafet”… yapıtlarının en tanınmış olanlarıdır. Yapıtlarını diyaloglar biçiminde yazmıştır.
Bu parçanın başına, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Eflatun
B) Aristo
C) Diyojen
D) Sokrates
E) Seneca
64. Tarihi boyunca, Fransız edebiyatında yer edinebilmek çok zor olmuş. Bir edebiyatçı …. mi olacak? Hugo’ların, Vigny’lerin, Lamartine’lerin, Musset’lerin; …. olmaya kalktı mı Balzac’ların, Flaubert’lerin; …. olmaya niyetlendi mi de Zola’ların, Goncouıf ların arasında bulmuş kendisini. Kolay mı o devler arasında boy göstermek?
Bu parçada boş bırakılan yerlere, sırasıyla, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) klasik, romantik, realist
B) romantik, realist, natüralist
C) realist, natüralist, sembolist
D) romantik, natüralist, realist
E) natüralist, sembolist, sürrealist
CEVAP ANAHTARI
1. E 2. D 3. A 4. B 5. E 6. D 7. C 8. C 9. A 10. A 11. C 12. B 13. D 14. C 15. A 16. B 17. D 18. E 19. C 20. B 21. B 22. D 23. D 24. C 25. A 26. E 27. B 28. E 29. D 30. E 31. D 32. D 33. B 34. C 35. B 36. B 37. A 38. A 39. C 40. E 41. D 42. E 43. D 44. B 45. A 46. C 47. B 48. E 49. D 50. C 51. D 52. A 53. B 54. E 55. B 56. A 57. E 58. A 59. C 60. E 61. B 62. E 63. A 64. B