Divan Şiiri

divan şiiri

DİVAN ŞİİRİ

Türkler, İslamiyet’i kabul ederek yalnızca dinî yaşamlarını değil, kültür, uygarlık ve zihniyet dünyalarını da değiştirmişlerdir. Bu değişimden zaman içinde sanat ve edebiyat da payını almış, toplumsal, kültürel, politik ve ekonomik realitelere bağlı olarak Türk edebiyat tarihinde divan şiiri adı verilen bir edebiyat geleneği ortaya çıkmıştır. Bu şiir geleneğinin en önemli özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

Divan Şiiri Genel Özellikleri:

1. Divan şiiri kendine özgü zevk ve anlayışların hâkim olduğu bir ortamda oluşmuştur. Bu ortam, İslami unsurlarla saltanat anlayışının bir arada düşünüldüğü Osmanlı Devleti’ndeki saray çevresidir.
2. Bu şiir geleneğindeki şairlerin pek çoğu, Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsçayı da bu dillerde güzel şiirler yazacak kadar iyi bilen, eğitimli kişilerdir.
3. Divan şiiri soyut, yüce ve ideal olana yönelik bir şiirdir. Bu şiirlerde somut öğelerden çok, soyut öğeler; gerçek güzellerden çok, hayalî güzeller; günlük hayatın gerçeklerinden çok, efsanelerin, tarihin ve dinî öğelerin kendine özgü gerçeklikleri ağır basmıştır.
4. Divan şiiri kuralcı ve biçimci bir şiir geleneğidir.
5. Birkaç şair tarafından hece ölçüsüyle yazılan bir iki şiir dışında bütün şiirler aruz ölçüsüyle yazılmıştır.

6. Divan şiirinde ahenge büyük önem verilmiş, bunun sağlanması için şiirlerin zengin kafiyeyle yazılmasına çalışılmıştır.
7. Divan şiirinde nazım birimi (birim değeri) olarak beyit ve bent kullanılmıştır.
8. Bu şiir geleneğinde Arap ve Fars (İran) edebiyatlarında da kullanılan gazel, kaside, rubai, murabba gibi divan edebiyatı nazım şekilleri kullanılmıştır.

Bu nazım şekilleriyle oluşturulan şiirler temalarına göre şu adları almıştır:

  1. Tevhit: Allah’ın birliğinin ve yüceliğinin anlatıldığı şiirler.
  2. Münacât: Allah’a yapılan yalvarış ve yakarışlara yer verilen şiirler.
  3. Naat: Hz. Muhammedi övmek amacıyla kaleme alınan şiirler.
  4. Mersiye: Sevilen bir kişinin ölümünden duyulan üzüntünün anlatıldığı şiirler.
  5. Methiye: Bir kişinin, çoğunlukla da bir devlet büyüğünün övüldüğü, büyüklüğünün anlatıldığı şiirler.
  6. Hicviye: Bir kişinin eleştirildiği, olumsuz taraflarının ön plana çıkarıldığı şiirler.
  7. Fahriye: Bir şairin kendisini ve şiir söyleme yeteneğini övdüğü şiirler.

9. Divan şiirinde düşünce ve hayaller birtakım mazmunlarla anlatılmıştır. Mazmun, belli bir kavramı düşündürüp çağrıştıran, genellikle açık istiare ve telmih sanatlarından yararlanılarak oluşturulan klişeleşmiş kelimedir. Mazmuna, imgenin divan şiirindeki karşılığı olarak da bakılabilir. Aralarındaki fark, mazmunun imgeye göre çağrışım alanının daha dar ve belirli olmasıdır. İmge mazmuna göre daha özgün, çağrışım bakımından da daha zengindir. Divan şiirinde kullanılan bir mazmun, o şiir geleneğini bilen herkese aynı
şeyleri çağrıştırır. Divan şiirindeki mazmunların çok önemli bölümü sevgililerin özelliklerini anlatmak için kullanılmıştır.

10. Divan şiirinde süslü anlatıma, söz sanatlarına sıkça başvurulmuş, söyleyiş güzelliğinin yakalanmasına çalışılmıştır.
11. Divan şiirinde çoğunlukla içki meclisleri, aşk, aşkın getirdiği çaresizlik, ulaşılmaz sevgiliye hasret gibi temalar işlenmiştir.
12. Divan şiirinin en önemli kaynakları Arap ve İran mitolojileri, bu milletlerin halk hikâyeleri ve edebiyat birikimleridir. Bunların yanında peygamber ve evliya hikâyeleri, Kur’an, hadis ve tasavvuf da bazı şairlere kaynaklık etmiştir.
13. Divan şiirinde Arapça, Farsça, Türkçe kelime ve tamlamalardan oluşan Osmanlı Türkçesi kullanılmıştır.
14. Bu şiir geleneğinde şairler, şiirlerini divan adı verilen kitaplarda toplamışlardır.
15. Yüksek zümre edebiyatı, saray edebiyatı, klasik Türk edebiyatı gibi adlarla da anılan bu şiir geleneğinin ilk temsilcisi, XIII. yüzyılda yaşayan Hoca Dehhânî‘dir.

Gazel Örneği:

Şöyle olmış câm-ı aşk-ı yârdan mest ü harâb
Kendüsin dîvârdan dîvâra urmış âfıtâb

(Güneş sevgilinin aşkının kadehinden öylesine
kendinden geçmiş ki kendini duvardan duvara vurmakta.)

Nâfe kıldı zülf-i müşgînün görüp ser-ber zemîn
Ayagun toprağına miskînlik etdi müşg-i nâb

(Misk senin mis gibi kokan saçlarını görünce başını eğdi.
Saf misk, ayağının toprağında miskinlik edip kaldı.)

Tokınupdur bâde-i gülgûna çeşm-i rüzgâr
Sâgar üzre sanmamız peyda olur yer yer habâb

(Kadehin üzerinde yer yer kabarcıklar ortaya çıkmış sanmayın!
Gül renkli şaraba rüzgârın gözü değmiş.)

Şahne-i devrân nola çekse çevürse dembedem
iki kanludur anılmış bâde-i nâb u kebâb

(Kırmızı şarapla kebap, tanınmış iki kanlı katildir.
Devran zabıtası zaman zaman onları çekip çevirip yola getirse şaşılır mı?

NOT:    Divan edebiyatı ve halk edebiyatı şiir geleneklerinde kullanılan her bir nazım şekli ve türü, süreç içinde kendi geleneğini oluşturmuştur: Gazel yazma geleneği, türkü söyleme geleneği, mâni söyleme geleneği…

NOT 2:  Edebiyatımızda nasıl ki halk şiiri ve divan şiiri gelenekleri oluşmuşsa Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Dönemi’nde de modern şiir, saf şiir, serbest şiir gibi şiir gelenekleri oluşmuştur.