Destanlar, toplumların her türlü olağanüstü ve doğaüstü olaya inanabilecekleri bir zihniyete sahip oldukları bir çağda oluşmuştur. Bir bakıma toplumların çocukluk çağı diyebileceğimiz, ilkel hayat koşullarının olduğu çok eski dönemlerin, mitolojik çağların ürünüdür destanlar.
Doğayı ve insanı bilimsel verilerle açıklayacak düzeye henüz ulaşmamış toplumlarda, doğaüstü güçlere sahip olduğuna, insanüstü özellikler gösterdiğine inanılan kişiler, destanın oluşumunda başrolü oynar. Güçlü, savaşçı, yenilmez bir lider, geniş bir coğrafya üzerinde yapılan askerî seferler ve kazanılan zaferler, kabile ya da kavim ruhunda derin heyecanlar uyandırmıştır. Bu heyecanın öndere yönelik övgülü bir anlatıma dönüşmesi, şarkılar ve türkülerle ifade edilerek zamanla geniş bir coğrafyaya yayılması, yayıldıkça da eklenen yeni öykülerle genişlemesi, destanların oluşum sürecinde bulduğumuz özelliklerdir.
Toplumların edebiyatı genellikle destanlarla başlar:
Destan şiirsel ve tarihsel ilk anlatı biçimidir. Epik şiirin en tipik ve en eski örnekleri destanlardır. Halkın vicdanında, bilinçaltında, zihniyetinde derin izler bırakan olaylar, kahramanlarla ilgili söylenceler (efsane), mitoloji dünyası destanların içeriğini meydana getirir. Bir anlatı türü olarak destanın yapısı bir tema etrafında oluşan bir olay örgüsünden ve bu olay örgüsünün ayrılmaz öğeleri olan kişi, yer ve zamandan meydana gelir.
Destanda kişi öğesi tip formatında verilir. Destan kişisi bireysel kişiliği olmayan, belli özellikleri temsil eden bir kahramandır. Onun niteliği değişmez, ruhsal bir gelişimi yoktur. Bir soya ve mekâna bağlı toplumsal bir varlıktır, toplumsallığının gereklerini yerine getirir. Destanda olay örgüsü halkın tarihinde iz bırakmış olayların abartılı biçimde yansıtıldığı olaylardan oluşur.
♦ Zaman ve yer öğeleri destanda en belirsiz öğelerdir. Destanlarda olay örgüsünün yaşandığı yer, çoğu zaman gerçek coğrafya ile ilişki kurmamıza imkân vermez. Aynı şekilde olay örgüsünün yaşandığı zaman ile tarihsel zaman arasındaki ilişkiler de zayıftır.
Destanın Efsaneden Farkı
♦ Destanların genellikle efsanelerle karıştırıldığı görülür. Dilden dile anlatılagelen çok eski hikâyeler olması, olağanüstü öğelerin ağır basması efsaneleri destana yaklaştırır. Ancak efsanelere zaman zaman da olsa kutsallık atfedilmesi destanlarda görülmez. Destanların belli bir üslupta ve biçimde oluşturulması ise efsanelerde yoktur. Efsaneler onu anlatan kişinin anlatım özelliklerini yansıtır ve her anlatıcıda değişir. Ayrıca destanların dili edebî dil özelliği gösterirken efsanelerde çoğu zaman sıradan bir dille karşılaşırız. Bu iki
tür arasındaki bir başka fark da destanların çok eski zamanların ürünü olmasına karşılık, efsanelerin yakın zamanlarda bile oluşabilmesidir.