Toplumda belli bir yer edinmiş kişilerin başından geçen ya da tanık oldukları olayları anlattıkları yazı türüne hatıra (anı) denir. Anılar, çoğu zaman, onları yazan kişinin de karışıp rol aldığı olaylara dayanan yazılardır. Bu nedenle anının anlatımı birinci kişinin ağzından yapılır.
Kategori: Türk Edebiyatı Konu Anlatımı
Servet-i Fünun Edebiyatında Gezi Yazısı
SERVETİFÜNUN EDEBİYATINDA GEZİ YAZISI Seyahat özgürlüğünün kısıtlandığı bu dönemde gezi yazısı türünde en önemli yazar Cenap Şahabettin‘dir. Gezi yazısının Batılı anlamda ilk nitelikli ürünleri onun kaleminden çıkmıştır. Cenap Sahabettin Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Afak-ı Irak, Suriye Mektupları başlıklarıyla yayımlanan bu
Servet-i Fünun Döneminde Eleştiri
SERVETİFÜNUN EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ ♦ Tanzimat edebiyatının ilk döneminde Batılılaşma hareketi, divan edebiyatını eleştirerek onu gözden düşürme, böylece yeni edebiyata yer açma çabalarıyla başlamış; Batı edebiyatının başlıca türlerini edebiyatımıza getirme ve klasisizmle romantizmin önemli kişiliklerini tanıtma girişimleriyle sürmüştür. İkinci dönemde de
Mithat Cemal Kuntay
MİTHAT CEMAL KUNTAY (1885 -1956) istanbul’da dünyaya geldi. Vefa Lisesi’ni ve Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Doktora sınavını verdikten (1908) sonra, idare hukuku asistanlığı yaptı. Adliye Nezareti Özel Kalemine girerek müdürlüğe dek ilerledi. 1. Hukuk Mahkemesi üyeliğinden sonra Beyoğlu 4. Noteri
Servet-i Fünun Edebiyatında Mensur Şiir
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA MENSUR ŞİİR: ♦ Mensur şiir, nesir cümleleriyle yazılan şiir demektir. Ses, söyleyiş, tema bakımından şiirden farklı olmayan mensur şiirde vezin, kafiye gibi şekle ait önceden belirlenmiş sınırlayıcı öğelerin olmaması sanatçıya duygularını daha rahat ifade etme imkânını verir.
Servet-i Fünun Döneminde Şiir
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATINDA ŞİİR: 1. Tanzimat Dönemi’nde içerik bakımından yenilenen şiirimiz bu dönemde biçim bakımından da Batılı bir görünüm kazanmıştır. 2. Genel olarak, platonik aşk, aile mutluluğu, doğa sevgisi, yaşanılan hayatın kirliliği, karamsarlık, hayal kırıklıkları, merhamet, hüzün, toplumdan ve gerçeklerden
Süleyman Nazif
SÜLEYMAN NAZİF (1869 -1927) Diyarbakırlı Sait Paşa’nın oğlu. Faik Ali Ozansoy’un ağabeyidir. Diyarbakır’da doğdu. Diyarbakır gazetesinin başyazarlığını yaptı. II. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden kaçarak Paris’e gitti. Yurda dönüşünde 12 yıl Bursa’da zorunlu oturma cezasına çarptırıldı. Meşrutiyetten sonra Basra, Kastamonu, Musul, Trabzon
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
AHMET HİKMET MUFTUOGLU (1870 -1927) İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Servetifünun ailesine katıldı. Konsolosluk memuru olarak Marsilya, Pire ve Kafkasya’da bulundu, istanbul’da Hariciye Nezaretinde çalıştı. Galasaray Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı. Budapeşte Başkonsolosluğunda görevinden sonra son halife Abdülmecit’in başmabeyinciliğine atandı.
Hüseyin Cahit Yalçın
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1875) Aslen İstanbullu olan babasının memur olarak bulunduğu Balıkesir’de doğdu. Mekteb-i Mülkiyeyi bitirdikten sonra Maarif Nezaretine girdi. Liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1896’da Servetifünun topluluğuna katıldı. 1908’de Tevfik Fikret‘le Tanin gazetesini kurarak gazeteciliğe başladı ve politikaya atıldı, İstanbul
Mehmet Rauf
MEHMET RAUF (1874 -1931) istanbul’da doğdu. Askeri Rüşdiyeden sonra Bahriye (denizcilik) mektebini bitirerek (1893) deniz subayı oldu. 1894’te staj için Girit’e, 1895’te Almanya’ya gönderildi ve dönüşünde Tarabya’da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. İlk evliliğini Tevfik Fikret‘in halasının kızıyla yaptı. Çeşitli