Metin, anlatıcının anlatmak istediklerini tam anlamıyla veren, eksiksiz bir organik bütünlüktür. Bir kelime, bir cümle, bir paragraf nasıl ki birer dil birimi olarak bir birim değeri taşıyorsa bir metin de başlı başına bir birim değeri taşır ve kendisini oluşturan kelime, cümle ve paragrafların anlamların toplamından farklı, bütünsel bir anlam taşır.
Anlatımdaki organik bütünlüğü sağlayan en önemli unsur, bağlamdır. Gerek anlatıcının metin oluştururken kullandığı diliçi bağlam gerekse de okuyucunun metinle ilişkisi sırasında karşılaştığı dilci ışı (durumsal) bağlam olmadan bir metin bütünlük kazanamaz. Aynı metinleri okuyan kişilerin o metinlerden farklı anlamlar çıkarmaları, bu metinlerin o kişilerde farklı duygular uyandırmaları; okuyucuların bu metinlerle farklı durumsal bağlamlarda karşılaşmalarından kaynaklanır.
Metin, birbirini izleyen, sıralı ve anlamlı bütünler oluşturan cümleler dizisidir. Bir cümleler dizisinin metin olması için, bu cümlelerin art arda getirilmesinde rastlantısallığın olmaması gerekir. Yazar bunları art arda getirirken bilinçli bir mantık sırasına göre hareket eder ve metni oluştururken çeşitli dil bilgisi kurallarına uyar.
Bir metin ve metin parçasında dil öğelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine bağlaşıklık denir. Metindeki dil bilgisel uyum anlamına gelen bağlaşıklık, metin yüzeyinde gözlemlenebilen somut unsurlar yardımıyla cümlelerin birbirine eklemlenerek metin oluşturmasını sağlayan dil bilgisel bir özelliktir. Bağlaşıklık; oluşturucu öğenin yinelenmesi, artgönderim, öngönderim ve bağlantı öğeleri gibi unsurlarla sağlanır.
Oluşturucu öğenin yinelenmesi: Bir metnin bütünlük kazanmasını sağlayan en önemli öge, o metinde bazı yinelemelere yer verilmesidir. Yineleme, metinde ele alınan temel sorun, mekân, nesne vb.nin metnin farklı bölümlerinde anlam bakımından tekrarlanmasıdır.
Artgönderim: Metnin herhangi bir yerinde geçen bir kişi, olay, durum, nesne vb.ne metnin sonraki bölümlerinde atıfta bulunulmasını sağlayan dilsel öğeye artgönderim denir. Art gönderim, metnin içinde daha önce anlatılan bir olay, durum, özellik vb.nin her şeyiyle yeniden anlatılmasına gerek kalmadan o öğeyle bağlantı kurulmasını sağlar.
Öngönderim: Metinde geçecek herhangi bir kişi, olay, durum, nesne vb.nin metinde daha önceden anılmasına öngönderim denir. Öngönderim, artgönderimin tersidir.
Bağlantı öğeleri: Bağlantı öğeleri, metinde anlatılanları zaman, önem sırası, eşdeğerlilik, açıklama gibi ilgilerle birbiriyle ilişkilendiren bağlaçlar, edatlar ve zarflardır. Bunlar, kelimelerin ve cümlelerin birbirine eklemlenerek anlamlı ve birbiriyle ilişkilendirilebilir yapılar oluşturmasını sağlar.
Bir metin yalnızca dil bilgisi kuralları (bağlaşıklık) dikkate alınarak oluşturulamaz. Bir metinde dil öğelerinin ifade ettikleri husus ve durumlar arasında belli anlam bağıntılarının da bulunması gerekir. Metindeki bu anlam bağıntılarına bağdaşıklık denir. Bağdaşıklık, bir metinde yer alan kavramlar ve ilişkiler arasındaki mantıksal düzen ve bağlantıdır.
Bağlaşıklık, bir metindeki dil bilgisel uyum, bağdaşıklık ise anlamsal-mantıksal uyumdur. Metinde anlatılanların akla yatkınlığı, kavranabilir, kabul edilebilir, somut gerçeklerle ilişkilendirilebilir oluşu ve metinde çelişkili ifadelere yer verilmemesi, metindeki bağdaşıklığın temel koşullarıdır.
Bir metinde bağlaşıklığı sağlayan unsurlar rahatlıkla gözlemlenebilirken bağdaşıklık ilk bakışta algılanmaz. ‘Çünkü bağdaşıklık, bir yorum sürecini gerektirir. Bu yorumu yapabilmek için okuyucunun sahip olduğu dilsel, ansiklopedik, edebî bilgiler bütünlüğünü harekete geçirmesi gerekir. Bu anlamda bir metin, bir okuyucu için bağdaşıkken başka bir okuyucu için bağdaşık olmayabilir.
Öğretici metinlerde bağlaşıklık ve bağdaşıklıkla ilgili kurallara uyulmaması, anlatım bozukluğuna neden olur.
Anlatım bozukluğunun belli başlı nedenleri şunlardır:
1. Gereksiz kelime kullanılması
2. Kelimelerin ve kelime gruplarının yanlış anlamlarda kullanılması
3. Birbiriyle çelişen ifadelerin bir arada kullanılması
4. İfadelerin gerçeklere ve mantık kurallarına aykırı olması
5. Kelimenin yanlış yerde kullanılması
6. Cümlede anlam belirsizliğinin bulunması
7. Yanlış türetilen kelimelerin kullanılması
8. Cümledeki dil bilgisel unsurlar arasında uyumsuzluk bulunması
a. Öğeler arasında uyumsuzluk bulunması
b. Tamlamada ortak kullanılan unsurla tamlamadaki diğer unsurlar arasında uyumsuzluk bulunması
Kelime gruplarında yer alan kelimelerle bu kelime gruplarındaki ekler arasında uyumsuzluk bulunması
ç. Ortak kullanılan fiil ve fiilimsilerle bunlara bağlanan isim unsurları arasında uyumsuzluk bulunması
d. Ortak kullanılan kip ekleriyle bu ekleri alan kelimeler arasında uyumsuzluk bulunması
e. Yüklemler arasında çatı bakımından uyumsuzluk bulunması
1. Gereksiz kelime kullanılması: Bir cümleden herhangi bir kelime çıkarıldığında cümlenin anlamında herhangi bir daralma olmuyorsa o kelime gereksiz kullanılmış demektir.
* Sigara içmenin sağlığımıza ve sıhhatimize zarar verdiği kesin olarak biliniyor.
Bu cümlede bu türden bir anlatım bozukluğu vardır. Eş anlamlı olan sağlık ve sıhhat kelimeleri bu cümlede aynı durumu karşılamak için bir arada kullanılmıştır. Cümlenin anlatımındaki bozukluğun giderilmesi için bu kelimelerden birinin cümleden atılması gerekir:
* Sigara içmenin sağlığımıza zarar verdiği kesin olarak biliniyor.
* Sigara içmenin sıhhatimize zarar verdiği kesin olarak biliniyor.
Benzer durumlar aşağıdaki cümlelerde de söz konusudur:
* Doktoruna göre, babamın bir ay dinlenip istirahat etmesi gerekiyormuş.
* Bu çalışma koşullarına ancak sadece üç hafta dayanabildi.
* Doktor ona, iki günde bir günaşırı, bir aspirin almasını söylemiş.
* Hiç olmazsa bari yağmurun dinmesini bekleyin.
Bazen aynı anlama gelen kelimeler bir arada kullanılmaz ama kullanılan kelimelerden biri diğerinin anlamını kapsar. Böyle durumlarda da bir kelime gereksiz kullanılmış olur.
* Türkçede, Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
Yukarıdaki cümlede bu türden bir bozukluk vardır. Arapça, Arap dili; Farsça, Fars dili demektir. Yani Arapça ve Farsça kelimelerinde dil anlamı zaten vardır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu şu şekillerde giderilebilir:
* Türkçede, Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcükler vardır.
* Türkçede, Arap ve Fars dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
* Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum.
Bu cümledeki üç dört yıldan beri sözünde aşağı yukarı anlamı vardır; dolayısıyla bu cümledeki aşağı yukarı sözü atılmalıdır.
Aşağıdaki cümlelerde de benzer durumlar söz konusudur:
- Sergideki resimlerimin hepsi kendi eserimdir. (Resimlerimin kelimesindeki “-im” eki atılmalı)
- Her isteği yerine gelse de yüzü yine de gülmez. (Yine de sözü atılmalı.)
- Arkadaşım gördüklerini, duyduklarını gizli bir sırmış gibi yavaşça kulağıma fısıldadı. (Gizli ve yavaşça kelimeleri cümleden çıkarılmalı.)
- Hemen getireceğini söyleyerek aldığı makası hâlâ geri iade etmemiş. (Geri kelimesi atılmalı.)
- Batı ve güney bölgeleri yağmurlu geçerken, öte yandan doğu ve kuzey bölgeleri soğuk olacak. (Öte yandan sözü atılmalı.)
- Onunla ilk kez bir arkadaş toplantısında tanıştık. (İlk kez sözü atılmalı.)
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2006)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) işe geç geleceğini hiç olmazsa bana haber verseydin bari.
B) O anda, dertleşebileceği bir dosta ihtiyacı vardı; ama yanında kimse yoktu.
C) Bu karara varmadan önce, onların da görüş ve önerilerini dikkate alman gerekirdi.
D) Yazıda onun resimlerinden pek söz edilmiyor; oysa o, çok yetenekli bir sanatçı.
E) Beğendiğimiz o evi satın aldık; ancak oraya önümüzdeki yıl taşınabileceğiz.
ÇÖZÜM: A seçeneğinde gereksiz kelime kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki hiç olmazsa ile bari kelimelerinden biri cümleden atılmalıdır.
Cevap A
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2005)
Hiçbir şiire başlarken, bunu umuda, umutsuzluğa, sevince ya da acıya yönlendireyim, diye başlamıyorum. Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Gereksiz yere bağ-fiil kullanılmasından
B) Özne-yüklem uyumsuzluğundan
C) Gereksiz yere dolaylı tümleç kullanılmasından
D) Nesnenin adıl (zamir) olarak kullanılmasından
E) Yanlış bağlaç kullanılmasından
ÇÖZÜM: Bu cümlede başlarken bağ-fiili ile başlamıyorum fiilinin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Cümlenin yükleminde zaten “başlamak” anlamı vardır. “Başlarken” bağ-fiilinin cümleden atılmasıyla anlatım bozukluğu giderilebilir.
Cevap A
2. Kelimelerin ve kelime gruplarının yanlış anlamlarda kullanılması: Bazı kelimelerin anlamları arasında yakın bir ilişki vardır. Öyle ki bazen bu kelimelerden hangisi kullanılırsa kullanılsın cümlenin anlamında önemli bir değişiklik olmaz. Ama bu, birbirini çağrıştıran ya da aralarında anlamsal yakınlık olduğu düşünülen bütün kelimelerin birbirlerinin yerine kullanılabileceği anlamına gelmez.
Bu, Türkiye’ye özel bir durumdur.
Bu cümledeki özel kelimesi özgü anlamında kullanılmak istenmiştir. Bu iki kelime arasında hem anlam hem de ses bakımından bir yakınlık vardır. Bu yakınlık, kelimelerin karıştırılmasına, dolayısıyla da anlatım bozukluğunun oluşmasına neden olmuştur. Cümle şöyle olmalıydı:
- Bu, Türkiye’ye özgü (has) bir durumdur.
Aşağıdaki cümlelerde de bu tür anlatım bozuklukları vardır:
- Ülkemizde başarıyla gerçekleştirilen bu tür ameliyatlarda, ölüm şansı, Amerika’da yapılanlardan ancak yüzde bir fazladır. (Şans, olumlu durumlar için kullanılır; “ölüm”, olumlu bir durum olarak değerlendirilmediğinden ölüm şansı şeklindeki bir söz de yanlıştır. Şans kelimesinin yerine olasılık kelimesi getirilmelidir.)
- O yıl, Marmara’ya inanılmaz çoğunlukta bir balık akını oldu. (Çoğunlukta kelimesinin yerine çoklukta kelimesi getirilmeli.)
- Başvurduğu iş yerinden son öğretim durumunu gösteren bir belge istediler. (Öğretim yerine öğrenim kelimesi getirilmeli.)
- Tiyatro, öyle bir sanattır ki, kişi bir oyunu anlamaya çalışırken sistemli düşünmeyi de öğretir. (Öğretir yerine öğrenir kelimesi getirilmeli.)
- Kitabı kitaplığımda nereye koyduğumu bir türlü bulamadım. (Bulamadım yerine hatırlayamadım kelimesi getirilmeli.)
- Zaman zaman şiir yazıyor ve yayımlıyorum; ama ben şiiri hiçbir zaman köşe yazarlığı gibi düşünmüyorum. (Şiiri yerine şairliği kelimesi getirilmeli.)
- Bu konuda gençleri azımsamak doğru değil. (Azımsamak yerine küçümsemek kelimesi getirilmeli.)
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2005)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu kazada can kaybı yaşanmadı.
B) Söylenenleri pek de onaylamadı.
C) Yapıtları hâlâ unutulmadı.
D) Kimseye bir yararı dokunmadı.
E) İstediği başarıya ulaşamadı.
ÇÖZÜM: Anlatım bozukluğu A seçeneğindedir. Bu cümledeki yaşanmadı kelimesinin yerine olmadı kelimesinin getirilmesiyle anlatım bozukluğu giderilebilir.
Cevap A
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2002)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Sanayide gelişmiş ülkelerde, bu tür sorunlar hızla çözülüyor.
B) Düzenlenen toplantı ve törenlerde bütün öğrenciler görev alıyor.
C) Bu konuda yapılan açıklamaların anlaşılmayacak bir yanı bulunmuyor.
D) Kurumda çalışanların başarısının, bu koşullara bağlı olduğu düşünülüyor.
E) Teknoloji ne kadar artarsa da el emeğinin önemi azalmıyor.
ÇÖZÜM: “Teknoloji ne kadar artarsa da el emeğinin önemi azalmıyor.” cümlesinde “artarsa” kelimesinin yanlış anlamda kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. “Artmak” kelimesinin anlamı, çoğalmaktır. Teknoloji artmaz (çoğalmaz); ilerler, gelişir.
Cevap E
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2000)
Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun. Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
A) “çok” sözcükleri atılmalı
B) “durgun” yerine “az” sözcüğü getirilmeli
C) “olduğu için” yerine “olduğundan” sözcüğü getirilmeli
D) “satışlar” yerine “alışveriş” sözcüğü getirilmeli
E) “pahalı” yerine “yüksek” sözcüğü getirilmeli
ÇÖZÜM: “Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.” cümlesindeki “pahalı” sözcüğü, anlamına uygun şekilde kullanılmamıştır. Fiyat pahalı olmaz, ticari ürün pahalı olur; fiyatlar yüksek olur. E seçeneğinde belirtilen değişiklik yapıldığında, cümledeki anlatım bozukluğu giderilir.
Cevap E
3. Birbiriyle çelişen ifadelerin bir arada kullanılması: Aynı durum, olay, nesne vb. ile ilgili olarak birbiriyle çelişen ifadelerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur.
- Yakalanan köpekbalığı aşağı yukarı tam beş metre uzunluğundaymış.
Bu cümlede bir durumla ilgili (yakalanan köpek-balığının uzunluğu) birbiriyle çelişen iki sözün bir arada kullanılması (aşağı yukarı beş metre – tam beş metre) anlatım bozukluğuna neden olmuştur.
Aşağıdaki cümlelerde de anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozuklukları vardır:
- Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.
- Sanırım o da kesinlikle buraya gelecek.
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Belki de olay çıkarmak için değil, kendini savunmak için böyle davrandı.
B) Eminim ki adam güç durumda olmasaydı belki de o parayı almazdı.
C) Kim bilir, belki önemli bir işi çıkmıştır.
D) Belli olmaz ki belki sizinle birlikte gitmek ister.
E) Bilmiyorum, belki akşama doğru gelir.
ÇÖZÜM: “Eminim ki adam güç durumda olmasaydı belki de o parayı almazdı.” cümlesinde birbiriyle çelişen kelimelerin bir arada kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümledeki “eminim” kelimesi kesinlik, “belki” kelimesi tahmin ifade etmektedir.
Cevap B
4. ifadelerin gerçeklere ve mantık kurallarına aykırı olması:
- Bırakın çizgi çizmeyi, resim bile yapamaz o.
Yukarıdaki cümlede bu türden bir bozukluk vardır. Bu cümlede, sözü edilen kişinin resim yapmada yeteneksiz olduğu anlatılmak istenmiş, bu nedenle de bir karşılaştırma yapılmıştır. Fakat bu karşılaştırma gerçeklere ve mantık kurallarına aykırıdır. Çünkü bu cümleden çizgi çizmenin resim yapmaktan daha zor olduğu anlamı çıkmaktadır. Oysa resim yapmak çizgi çizmekten daha zordur. Mantıksal tutarlılığın bulunmadığı bu cümledeki kelimelerin yerleri “Bırakın resim yapmayı, çizgi bile çizemez o.” şeklinde değiştirilirse anlatım bozukluğu giderilmiş olur: Bırakın resim yapmayı, çizgi bile çizemez o.
- Meclis, erken seçim kararını 449’a karşı 62 oyla aldı.
Yukarıdaki cümlede de benzer bir durum söz konusudur. Bu cümleden şu anlaşılmaktadır: Mecliste bir oylama yapılmış, bu oylamada 449 kişi ret 62 kişi kabul oyu kullanmış ve böylece teklif kabul edilmiştir. Bu durum gerçeklerle ve mantık kurallarıyla çelişmektedir. Çünkü bir karar, red oyları çok olduğu için değil; kabul oyları çok olduğu için alınır. O hâlde cümle şöyle olmalıydı: Meclis, erken seçim kararını 62’ye karşı 449 oyla aldı.
ÖRNEK SORU:
Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse, ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir. Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisiyle giderilebilir?
A) “sara nöbetlerine” sözü ile “ölüme” sözcüğü yer değiştirerek
B) “yol açabilir” yerine “neden olabilir” sözü getirilerek
C) “sara” sözcüğü kaldırılarak
D) “zan” yerine “zarının” sözcüğü getirilerek
E) “edilmezse” yerine “edilmediğinde” sözcüğü getirilerek
ÇÖZÜM: Hatta sözcüğüyle kurulan cümlelerde, önem sırası dikkate alınarak önce daha az önemli, sonra ise daha çok önemli olan bilgi aktarılır. Bu sıralamanın tersinin yapıldığı cümlelerde mantıksal tutarlılık ortadan kalkar. “Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir.” cümlesinde böyle bir durum söz konusudur. Bu cümlede hastalığın aşamalarının sıralamasında bir yanlışlık yapılmış, kişinin ölebileceği, bir sonraki aşamada ise sara nöbetlerine yakalanabileceği belirtilmiştir ki bunun gerçekleşmesi bilimsel olarak mümkün değildir. Bu cümledeki sara nöbetlerine sözü ile ölüme sözcüğü yer değiştirirse anlatım
bozukluğu da ortadan giderilmiş olur: Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse sara nöbetlerine hatta ölüme yol açabilir.
Cevap A
5. Kelimenin yanlış yerde kullanılması: Her kelime, cümlede anlatılmak istenenlere bağlı olarak cümlenin belli bir yerinde kullanılır. Söz gelimi bazı kelimeler hem sıfat hem de zarf olarak kullanılabilir. Kişi böyle bir kelimeyi, anlatmak istediği bilgi, duygu, düşünceye göre cümlenin uygun bir yerinde kullanarak o kelimeyi ya sıfat ya da zarf yapar.
- Birkaç yardımseverin bir araya gelmesiyle hizmete açılan bu sağlık merkezinde ücretsiz hastalara bakılması, yöre insanı tarafından takdirle karşılanıyor.
Bu cümlede ücretsiz kelimesinin yanlış yerde kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. “Ücretsiz” kelimesi, bu haliyle “hastalar“ın sıfatıdır. Oysa bu kelimenin “bakılması” fiilimsisinin zarfı olması gerekirdi:
- Birkaç yardımseverin bir araya gelmesiyle hizmete açılan bu sağlık merkezinde hastalara ücretsiz bakılması, yöre insanı tarafından takdirle karşılanıyor.
ÖRNEK (ÖSS- 1999):
Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölmesine yol açtı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “bu” sözcüğü atılarak
B) “daha çok” sözü “askerin” sözcüğünden önce kullanılarak
C) “yol açtı” sözü yerine “neden oldu” sözü getirilerek
D) “alınan” sözcüğü atılarak
E) “savaşta” sözcüğü “askerin” sözcüğünden sonra kullanılarak
ÇÖZÜM: “Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölmesine yol açtı.” cümlesinde daha çok sözü ölmesine sözcüğünün önünde bulunduğundan az ölmek-çok ölmek gibi bir durumla karşılaşıyoruz. Böyle bir durumun gerçekleşmesi yani “Çok öldüm, az öldün.” şeklinde bir cümlenin kurulması mantıkça doğru değildir. Cümlenin gelişinden anlaşıldığı kadarıyla, ölen askerlerin sayısının çok olduğu anlatılmak istenmiştir. O hâlde cümle şöyle olmalıydı:
- Alınan bu karar, savaşta daha çok askerin ölmesine yol açtı.
Cevap B
6. Cümlede anlam belirsizliğinin bulunması: Bazı cümlelerde tamlayan kullanılmaması, cümledeki kelimelerin birinde kaçıncı kişi iyelik ekininin kullanıldığı konusunda bir belirsizliğin oluşmasına neden olur. “Evini beğendim.” cümlesinde bu tür bir belirsizlik vardır. Çünkü bu cümledeki “evini” kelimesinde kaçıncı kişi iyelik ekinin kullanıldığı belli değildir.
Kimin evi? Senin (2. tekil kişi) mi, onun (3. tekil kişi) mu? Bu belirsizliğin giderilmesi için cümleye tamlayan ekini almış bir zamirin getirilmesi gerekmektedir.
- Onun ev-i-n-i beğendim.
- Senin ev-i-ni beğendim.
1. Tamlayan eksikliğinden kaynaklanan anlam belirsizlikleri: Çoğunlukla bu cümlelerin metin bağlamından soyutlanarak tek başlarına ele alınmaları durumunda söz konusu olur.
2. Noktalama yanlışları da cümlede anlam belirsizliğinin oluşmasına neden olabilir.
7. Yanlış türetilen kelimelerin kullanılması:
Türkçenin söz varlığını zenginleştirmenin en önemli yolu, kelime türetmedir. Kelime türetmede, yapım eklerinden yararlanılır. Yapım eklerinin yüzyıllar içinde oluşmuş belli anlam ve işlevleri vardır. Bu anlam ve işlevlere dikkat edilmeden yeni kelimelerin türetilmeye çalışılması anlatım bozukluğuna neden olabilir.
- Bu mahalleyi, bu kenti, bu ülkeyi çirkinletmeye hiç kimsenin hakkı yok; bunu herkesin bilmesi gerekir.
Bu cümlede çirkinletmek kelimesinin yerine çirkinleştirmek kelimesi kullanılmalıydı.
8. Cümledeki dil bilgisel unsurlar arasında uyumsuzluk bulunması:
a. Öğeler arasında uyumsuzluk bulunması:
Yüklem, cümlenin en önemli öğesidir. Bir cümledeki bütün öğelerin yüklemle uyumlu olması gerekir.
Özne-yüklem uyumu:
Özne-yüklem uyumuyla ilgili en önemli kuralar şunlardır:
Öznenin bildirdiği kişilerle yüklemin bildirdiği kişiler arasında uyum olmalıdır. Söz gelimi özne ikinci tekil kişi (sen) ise yüklem de buna uygun kişi ekini almalıdır.
- Sen, her şeyin en güzelini hak ediyorsun.
■ Özne birden çok kişiden oluşuyorsa ve içinde birinci tekil ya da birinci çoğul kişiler (ben, biz) varsa, yüklem birinci çoğul kişiye göre çekimlenir:
- Ben ve arkadaşım, bunu biliyorduk. ( Biz)
■ Özne birden çok kişiden oluşuyorsa [içinde birinci kişiler (ben, biz) olmamak şartıyla] ve içinde ikinci tekil ya da ikinci çoğul kişiler varsa, yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenir:
- Sen ve Faruk, buraya gelin. (Siz)
■ Kavram, terim ve cansız varlıkların çoğullarının özne olması durumunda yüklem 3. tekil kişiye göre çekimlenir, yani yüklemde “-lar, -ler” ekleri bulunmaz.
Doğru: Elimdeki kitaplar yere düştü.
Yanlış: Elimdeki kitaplar yere düştüler.
Doğru: Bu düşünceler, geçerliliğini çoktan yitirdi. Yanlış: Bu düşünceler, geçerliliğini çoktan yitirdiler.
Doğru: Bu tür duygular, gözlerimi yaşartır. Yanlış: Bu tür duygular, gözlerimi yaşartırlar.
■ Çokluk anlamı taşıyan belgisiz zamirlerin özne olduğu durumlarda yüklem tekil olur.
Doğru: Bugünlerde herkes aynı şarkıyı söylüyor.
Yanlış: Bugünlerde herkes aynı şarkıyı söylüyorlar.
■ Aynı özneye bağlanamayacak birden çok yüklemin ortak bir özneye bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Birleşik, sıralı ve bağlı cümlelerde karşımıza çıkan bu tür bozuklukların giderilmesi için cümleye ikinci bir öznenin getirilmesi gerekir.
- Herkes büyük bir dikkatle ona bakıyor, gözlerini bir an bile ondan ayırmıyordu.
Yukarıdaki cümlede birden çok yüklemin (bakıyor, ayırmıyordu) ortak bir özneye (herkes) bağlanması anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Türkçede bazı özneler olumlu, bazıları ise sadece olumsuz anlam verir. Buna bağlı olarak da yüklemlerin ya olumlu ya da olumsuz çekimlenmesi gerekir. Yukarıdaki cümlede buna dikkat edilmemiş ve olumlu anlam taşıyan bir özneye biri olumlu, diğeri olumsuz çekimlenmiş iki eylem bağlanmıştır. (Herkes… bakıyor, herkes… ayırmıyordu.). Cümle şöyle düzeltilebilir: Herkes büyük bir dikkatle ona bakıyor, hiç kimse gözlerini bir an bile ondan ayırmıyordu.
- Hiçbiri -Ali Suavi’den başka- ülkede bir ayaklanmayı düşünmemiş, padişaha bağlılığı kutsal bir görev saymıştır.
Bu cümlede de benzer bir anlatım bozukluğu söz konusudur. Bu cümledeki hiçbiri öznesi, düşünmemiş yüklemiyle uyumluyken saymıştır yüklemiyle uyumlu değildir. Bu cümlede olumlu anlam taşıyan ikinci bir öznenin kullanılması gerekir:
- Hiçbiri -Ali Suavi’den başka- ülkede bir ayaklanmayı düşünmemiş, tümü padişaha bağlılığı kutsal bir görev saymıştır.
- Bu büyük tesisin inşaatı, birkaç ay sonra bitecek ve faaliyete geçecektir.
Yukarıdaki cümleden şu anlam çıkmaktadır: “Bu büyük tesisin inşaatı birkaç ay sonra bitecek ve tesisin inşaatı faaliyete geçecektir.” Oysa faaliyete geçecek olan “tesisin inşaatı” değil, tesisin kendisidir. Bu cümleye ikinci yüklemle uyumlu bir özne getirilmelidir: Bu büyük tesisin inşaatı, birkaç ay sonra bitecek ve tesis, faaliyete geçecektir.
- Bu tür dergilerin sayısı gittikçe azalıyor, okunmaz oluyor.
Bu cümleden şu anlam çıkmaktadır: “Bu tür dergilerin sayısı gittikçe azalıyor, bu tür dergilerin sayısı okunmaz oluyor.” Oysa” okunmaz olan“, bu tür dergilerin sayısı değil, bu tür dergilerdir.
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2002)
Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?
A) “gerçeği” yerine “doğruyu” sözcüğü getirilerek
B) “anlatmamış”tan sonra “herkes” sözcüğü getirilerek
C) “anlatmamış” yerine “söylememiş” sözcüğü getirilerek
D) “onu” sözcüğü atılarak
E) “oyalamıştı” yerine “kandırmıştı” sözcüğü getirilerek
ÇÖZÜM: “Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.” cümlesindeki anlatım bozukluğu, olumsuz anlam taşıyan bir özneye, biri olumlu, diğeri olumsuz iki yüklemin bağlanmasından kaynaklanmaktadır. Cümle “Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; herkes onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.” şeklinde düzeltilirse, anlatım bozukluğu da giderilmiş olur.
Cevap B
ÖRNEK SORU:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Şiirlerinde bol bol abartılmış sözcükler seçmesi yüzünden hitabet havası taşımaktadır.
B) Günümüzdeki dergiler ve gazeteler, deneme türünün gelişip yaygınlaşmasına uygun bir ortam hazırlamaktadır.
C) Osmanlı İmparatorluğunda Lale Devri’nde çeviri çalışmaları yapıldığı biliniyor.
D) Bence edebiyat eleştirisinin edebiyat incelemesiyle bir arada, iç içe düşünülmesi gerekir.
E) Sanatçının başlıca amacının güzellik olduğunu savunan yazarın, bu konuda söylediklerine göz atalım.
ÇÖZÜM: A seçeneğinde özne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Cümle “Şiirlerinde bol bol abartılmış sözcükler seçmesi yüzünden, şiirleri hitabet havası taşımaktadır.” şeklinde söylenirse anlatım bozukluğu giderilir.
Cevap A
Diğer öğelerin yüklemle uyumu:
1. Türkçede öğeler, yükleme hâl (durum) ekleriyle bağlanır. Bazı yüklemler belirtme (-İ), bazıları yönelme (-e), bazıları bulunma (-de), bazıları da ayrılma hâl ekini (-den) almış kelimelerle kullanılır. Söz gelimi kızmak fiili, yönelme hâl ekini almış bir kelimeyle kullanılabilirken belirtme durum ekini almış bir kelimeyle yani bir nesneyle kullanılamaz.
- Ona kızdım.
- Sana kızıyorum.
- Ali’ye kızmalısın.
Kişi kavramını yansıtan “o, sen, Ali” gibi kelimelerin “kızmak” fiiliyle bir arada kullanılması, “dinlemek” fiiliyle bir arada kullanılmasından farklıdır. “Dinlemek” fiilinin bu kelimelerle bir arada kullanılması için bu kelimelerde belirtme durum ekininin bulunması, yani bu kelimelerin birer nesneye dönüşmesi gerekir.
- dinliyorum.
- dinlemelisin.
- Onu dinledim.
- Seni dinliyorum.
- Ali’yi dinlemelisin.
2. Türkçede öğeler ortak kullanılabilir: Söz gelimi bir dolaylı tümleç, birden çok yüklem için ortak kullanılabilir. “Sana kızmıyorum, yalvarıyorum.” cümlesinde böyle bir durum söz konusudur:
Sana kızmıyorum.
dolaylı t. yüklem
— Kime kızmıyorum?
— Sana.
Sana yalvarıyorum.
dolaylı t. yüklem
— Kime yalvarıyorum?
— Sana.
“Sana asla kızmıyor, çok seviyoruz.” cümlesinde bir dolaylı tümleç birden çok yüklem için ortak kullanılmıştır:
Sana asla kızmıyoruz.
dolaylı t. zarf t. yüklem
Sana çok seviyoruz.
dolaylı t. zarf t. yüklem
-Bu cümlelerin ilkinde herhangi bir sorun yoktur. Sorun ikinci cümlededir. “Sana seviyoruz.” şeklinde bir cümle Türkçenin söz dizimi kurallarına aykırıdır. Cümle şöyle olmalıydı:
• Sana asla kızmıyor, seni çok seviyoruz.
dolaylı t. zarf t. yüklem nesne zarf t. yüklem
“Sana asla kızmıyor, çok seviyoruz.” cümlesiyle ilgili olarak “Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni nedir?” sorusu sorulduğunda şu iki cevap da doğru olacaktır:
1. Dolaylı tümleç-yüklem uyumsuzluğu
2. Nesne eksikliği
- Arkadaşlarımızın sorununa sahip çıkarak desteklemeliyiz.
Yukarıdaki cümlede yan cümleciğin yüklemi (sahip çıkarak) ile temel cümlenin yüklemi (desteklemeliyiz), ortak bir dolaylı tümlece (arkadaşlarımızın sorununa) bağlanmış, bu da anlatım bozukluğuna yol açmıştır: Arkadaşlarımızın sorununa sahip çıkarak arkadaşlarımızın sorununa desteklemeliyiz.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu, “desteklemeliyiz” yükleminden önce onları ya da arkadaşlarımızı nesnelerinin getirilmesiyle giderilebilir.
- Derslerine çalışmıyor, ihmal ediyor.
Bu cümlede de nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozuklukları vardır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu cümleye “ihmal ediyor” fiiliyle uyumlu bir nesnenin getirilmesiyle giderilebilir.
- Derslerine çalışmıyor, derslerini / onları ihmal ediyor.
Başka bir örnek:
- Yaşamını zenginleştiren, anlam kazandıran birçok dostu var.
Bu cümlede yaşamını kelimesinin, yan cümleciklerin ortak nesnesi kabul edilmesinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır:
Yaşamını zenginleştiren, yaşamını anlam kazandıran birçok dostu var.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun giderilmesi için cümleye “anlam kazandıran” fiilimsisiyle uyumlu bir dolaylı tümlecin getirilmesi gerekir:
- Yaşamını zenginleştiren, yaşamına anlam kazandıran birçok dostu var.
ÖRNEK SORU (ÖSS – 2000)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiği, uzmanlarca tartışılacak.
B) Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçluların cezalandırılmasını istedi.
C) Yeni binaların ne zaman hizmete açılacağını, basın aracılığıyla duyuracaklarını belirtti.
D) Sorunlara sağduyuyla yaklaşmanın, onların çözümünü kolaylaştıracağı sonucuna varıldı.
E) Bölgede, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle alınması gerekli önlemler yetkilere bildirildi.
ÇÖZÜM: “Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçluların cezalandırılmasını istedi.” cümlesinden şu anlam çıkmaktadır: Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu istedi.
Suçluların cezalandırılmasını istedi.
Bu cümlenin ilk bölümündeki anlatım bozukluğu yüklem eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu eksiklik, cümleye bir zarf-fiil ya da çekimli fiil getirilerek giderilebilir:
- Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu söyleyerek suçluların cezalandırılmasını istedi.
- Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu söyledi, suçluların cezalandırılmasını istedi.
Cevap B
ÖRNEK SORU
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu, cümlenin uygun bir yerine “ona” sözcüğü eklenerek giderilebilir?
A) Elbiseler dolaplara özenle yerleştirilir, güve yemesin diye elbise aralarına naftalin konurdu.
B) Çocuk bir yandan yaralı kuşa korkuyla bakıyor; bir yandan da onu sevmek istiyordu.
C) Annesi çocuğunun aç olmadığını biliyor; ama yine de pastadan yemesini istiyordu.
D) Ali, arkadaşı Mustafa’yı hem çok seviyor, hem de kimi davranışlarından dolayı kızıyordu.
E) Otobüsler buraya gelince duruyor, bekleyen yolcular bindikten sonra yeniden yola koyuluyordu.
ÇÖZÜM: “Ali, arkadaşı Mustafa’yı hem çok seviyor, hem de kimi davranışlarından dolayı kızıyordu.” cümlesinde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır.
* Mustafa’yı seviyor, Mustafa’yı kızıyordu.
Bu bozukluk, “kızıyordu” yükleminden “önce uygun bir dolaylı tümlecin getirilmesiyle giderilebilir:
*Ali, arkadaşı Mustafa’yı hem çok seviyor, hem de kimi davranışlarından dolayı ona kızıyordu.
Cevap D
b. Tamlamada ortak kullanılan unsurla tamlamadaki diğer unsurlar arasında uyumsuzluk bulunması: Bir tamlamada birden çok tamlayan için ortak bir tamlanan kullanılabilir. Bunun tersi de mümkündür. Yani birden çok tamlanan için ortak bir tamlayan da kullanılabilir. Bu tür durumlarda şuna dikkat etmek gerekir: Tamlamada ortak unsura bağlanan kelimelerin tümü ya sıfat ya da isim olmak durumundadır. Söz gelimi tamlayanlardan biri sıfat biri isimse bu tamlamada tamlanan ortak kullanılamaz.
- Şehrimizde çeşitli kültürel ve sanat etkinlikler; gerçekleştirildi.
Yukarıdaki cümlede biri sıfat diğeri isim olan iki tamlayanın ortak bir tamlanana bağlanması anlatım bozukluğunu neden olmuştur. Bu cümleden şu anlamlar çıkmaktadır:
* Şehrimizde çeşitli sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.
* Şehrimizde çeşitli kültürel etkinlikleri gerçekleştirildi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu şu şekilde giderilebilir:
* Şehrimizde çeşitli kültürel etkinlikler ve sanat etkinlikleri gerçekleştirildi.
* Bu yasadan, özel ve kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.
Yukarıdaki cümlede de bir sıfatla bir ismin ortak bir tamlanana bağlanmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır:
- Bu yasadan özel kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.
- Bu yasadan kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu şöyle giderilebilir:
- Bu yasadan özel kuruluşlarla kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.
ÖRNEK SORU
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından yararlı sonuçlar verdi.
B) Toplantıda eğitim sorunları tartışılacak ve bunlara çareler aranacak.
C) Bu kitap çeşitli alanlarda yapılmış araştırmaları ve bunların sonuçlarını içeriyor.
D) O günlerde, bu konuya çeşitli gazete ve dergilerde oldukça geniş yer verilmişti.
E) Olayın soruşturulması ve sorumlularının bulunması için bir komisyon oluşturuldu.
ÇÖZÜM: “Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından yararlı sonuçlar verdi.” cümlesindeki “ekonomik” kelimesi sıfat, “sağlık” kelimesi ise isimdir. Bunların ortak tamlanan (açı)a bağlanması (ekonomik açısından, sağlık açısından) anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Cümle, şu şekilde düzeltilebilir:
Bu önlemler ekonomik açıdan ve sağlık açısından yararlı sonuçlar verdi.
Cevap A
c. Kelime gruplarında yer alan kelimelerle bu kelime gruplarındaki ekler arasında uyumsuzluk bulunması: Kelime grupları gelişigüzel oluşturulmaz. Bunların belli kuralları vardır. Söz gelimi çokluk anlamı taşıyan bir sıfat, çokluk ekini almış bir isimle sıfat tamlaması oluşturmaz.
- Bu kentte ne kadar kötü adamlar varsa o kadar da iyi adam vardır.
Yukarıdaki cümlede bu kurala uyulmaması anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Cümle şöyle olmalıydı:
- Bu kentte ne kadar kötü adam varsa o kadar da iyi adam vardır.
Bu kitap, yayınevimizin, ölümünün 10. yıldönümünde, ünlü şaire, onun yüce anısına armağandır.
Bu cümledeki yayınevimizin kelimesi tamlayan (ilgi) ekini almış, tamlanan olarak düşünülen armağan kelimesi ise tamlanan (iyelik) ekini almamıştır. Böyle olunca da cümleden şöyle bir anlam çıkmaktadır: “Bu kitap, yayınevimizin … armağandır.”
Cümle iki şekilde düzeltilebilir:
1. Tamlamanın eksik unsuru tamamlanır, yani “armağan” sözcüğüne iyelik eki getirilir: “Bu kitap, yayınevimizin … armağanıdır.”
2. Tamlama unsuru cümleden çıkarılır, yani tamlayan ekini alan sözcük, cümleden atılır: “Bu kitap, ölümünün 10. yıldönümünde, ünlü şaire, onun yüce anısına armağandır.”
- Ucu yırtık paraların, Merkez Bankası dahil, hiçbir yerde işlem görmüyor.
Bu cümlede de tamlayan ekinin gereksiz kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu ek atıldığında, cümledeki anlatım bozukluğu giderilmiş olur:
Ucu yırtık paralar, Merkez Bankası dahil, hiçbir yerde işlem görmüyor.
- Vergilerin yeni sisteme göre toplanacağını sağlayacaklar.
Yukarıdaki cümlede isim-fiil ekiyle kurulması gereken fiilimsi sıfat-fiil ekiyle kurulduğu için anlatım bozukluğu oluşmuştur. Bu cümle “Vergilerin yeni sisteme göre toplanmasını sağlayacaklar.” şeklinde olmalıydı. Benzer durumlar aşağıdaki cümlelerde de söz konusudur:
- Beni en çok sevindiren senin geldiğindir. (gelmendir/gelişindir.)
- Sorun, arkadaşımızın bizi bu konuda iyi aydınlatmamış olduğundan kaynaklanıyor. (olmasından)
ÖRNEK SORU (ÖSS-2000):
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.
B) 0,1946 yılında düzenlenen bir yarışmada birinci olmuştu.
C) Aradan yıllar geçmesine karşın şiir anlayışında bir değişiklik olmadı.
D) Onun ilgi çekici yanlarından biri de konuları abartarak anlatmasıdır.
E) Toplumsal ve bireysel olaylara, yan tutmadan bakar.
ÇÖZÜM: “Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.” cümlesinde çoğul ekinin yanlış kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu cümle, anlatılmak istenene göre iki şekilde düzeltilebilir:
Ozanın 1940 yılındaki öneminden bahsedilecekse, cümlenin “Ozan, 1940 yılında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.” şeklinde, ozanın 1940’la 1950 yılları arasındaki öneminden söz edilecekse cümlenin “Ozan, 1940’lı yıllarda yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.” şeklinde olması gerekirdi.
Cevap A
ç. Ortak kullanılan fiil ve fiilimsilerle bunlara bağlanan isim unsurları arasında uyumsuzluk bulunması: Birden çok isim unsuru ortak bir fiilimsiye bağlanabilir.
- Susuzluğumuzu, su ve ayran içerek giderdik.
Yukarıdaki cümlede böyle bir durum söz konusudur. Bu cümlede su ve ayran kelimeleri içerek zarf-fiiline bağlamış, yani bir fiilimsi ortak kullanılmıştır:
- su içerek > ayran içerek
Görüldüğü gibi burada herhangi bir anlatım bozukluğu yoktur.
Sürekli kola, patates kızartması ve hamburger yiyerek sağlıklı beslenemezsin.
Bu cümlede ise kola, patates kızartması ve hamburger kelimelerinin yiyerek zarf-fiiline bağlanması, anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Bu haliyle cümleden şu anlamlar çıkmaktadır:
- > kola yiyerek
- > patates kızartması yiyerek
- > hamburger yiyerek
Hamburger ve patates kızartması yenir, ama kola yenmez, içilir. O hâlde bu cümle şöyle olmalıydı:
- Sürekli kola içerek, patates kızartması ve hamburger yiyerek sağlıklı beslenemezsin.
*Bu tutumuyla ailesine zarar mı veriyor, yarar mı anlayamadık.
Bu cümlede de benzer bir durum söz konusudur. Bu cümlede yarar ve zarar kelimeleri, veriyor fiiline bağlanmıştır:
- > yarar veriyor > zarar veriyor
Cümle şöyle olmalıydı:
- Bu tutumuyla ailesine zarar mı veriyor yarar mı sağlıyor, anlayamadık.
Aşağıdaki cümleleri bu bakış açısıyla inceleyiniz.
Yanlış: Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.
Doğru: Hangisinin başarılı, hangisinin başarısız olduğunu öğreneceğiz.
Doğru: Hangisinin başarılı olduğunu, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.
Yanlış: Amacı, arkadaşlarını ikinci, kendisini birinci plana çıkarmaktı.
Doğru: Amacı, arkadaşlarını ikinci plana itmek/ düşürmek, kendisini birinci plana çıkarmaktı.
Yanlış: Dilimize gereken ilgi ve önemi vermekzorundayız.
Doğru: Dilimize gereken ilgiyi göstermek ve önemi vermek zorundayız.
ÖRNEK SORU (ÖSS- 1999) :
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Çalışma yaşamınızda bu tür güçlüklerle sık sık karşılaşacaksınız.
B) Bizim için önemli olan, görevinizi en iyi biçimde yerine getirmenizdir.
C) Bir sorunla karşılaştığınızda bizlerden yardım isteyebilirsiniz.
D) Bu, sizlere verebileceğimiz en önemli ödül ve en önemli hedeftir.
E) Bu işte de başarılı olacağınızdan hiç kuşkumuz yoktur.
ÇÖZÜM: “Bu, sizlere verebileceğimiz en önemli ödül ve en önemli hedeftir.” cümlesinde ödül ve hedef kelimelerinin, verebileceğimiz sıfat-fiiline bağlanmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Buradaki verebileceğimiz kelimesi, ödül kelimesiyle uyumluyken hedef kelimesiyle uyumlu değildir. Çünkü hedef, verilen değil, gösterilen bir şeydir. Bu cümlenin şöyle olması gerekirdi:
Bu, sizlere verebileceğimiz en önemli ödül ve gösterebileceğimiz en önemli hedeftir.
Cevap D
d. Ortak kullanılan kip ekleriyle bu ekleri alan kelimeler arasında uyumsuzluk bulunması: Türkçede bazı ekler ortak kullanılabilir. Bir ekin ortak kullanılması, o eki aldığı düşünülen bütün kelimelerin gerek kelime türü gerekse de daha önce aldıkları çekim ekleri bakımından aynı durumda bulunmaları koşuluna bağlıdır. Söz gelimi “Birkaç yıl öncesine kadar, haftada en az bir kitap okur, sonra da okuduklarımızın özetini çıkarırdık.” cümlesinde “oku-” ve “çıkar-” fiilleri için, hikâye birleşik zaman eki (ek fiil) “-di” ile birinci çoğul kişi eki olan “-k” ayrı ayrı söylenmemiş; bu ekler bir tek kelimeye eklenerek ortak kullanılmıştır. Bu cümlede herhangi bir anlatım bozukluğu yoktur. Çünkü bu ekleri alan kelimeler aynı durumdadır: iki kelime de fiildir ve bu kelimelerde bu eklerden önce aynı ekler (geniş zaman eki) kullanılmıştır.
- “Bence o, ödevlerini çoktan bitirmiş ve birazdan dizisini izlemeye başlayacaktır.”
cümlesinde anlatım bozukluğu vardır. Çünkü bu cümlede ek fiilin ortak kullanıldığı bitirmiş ve başlayacak fiillerin durumları aynı değildir. Bu fiillerden biri “öğrenilen geçmiş zaman eki olan “-miş”i, diğeri ise gelecek zaman eki olan “-ecek”i almıştır. Cümle şöyle olmalıydı:
- Bence o, ödevlerini çoktan bitirmiştir ve birazdan dizisini izlemeye başlayacaktır.
e. Yüklemler arasında çatı bakımından uyumsuzluk bulunması: Edilgen fiiller, sözde; dönüşlü ve etken fiiller gerçek öznelerle kullanılır.
- Bu gazete, tirajını artırmak için hangi yöntemi denerse denesin istenen sonuca ulaşılamıyor.
Bu cümlede aynı özneye (bu gazete) bağlanan fiillerden ve fiilimsilerden ikisinin edilgen (istenen, ulaşılamıyor), ikisinin etken (artırmak, denerse denesin) olması, anlatım bozukluğuna neden olmuştur:
- Bu gazete, tirajını artırmak için hangi yöntemi denerse denesin (bu gazete) sonuca ulaşılamıyor.
Cümledeki bozukluk, bütün fiillerin ya gerçek ya da sözde özneye göre yeniden düzenlenmesiyle giderilebilir:
- Bu gazete, tirajını artırmak için hangi yöntemi denerse denesin istediği sonuca ulaşamıyor.
- Bu gazetenin tirajının artırılması için hangi yöntem denenirse denensin istenen sonuca ulaşılamıyor.