♦ Coşku ve heyecanı dile getiren metinlerde daha önce gördüğümüz gibi, anlatmaya bağlı metinler de yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtır.
♦ Örneğin Oğuz Kağan Destanı‘ndan Türklerin sosyal hayatıyla ilgili olarak at sürüleri beslediklerini, av avladıklarını, ata bindiklerini, çadırlarda yaşadıklarını öğreniyoruz. Türklerin Gök Tanrı’ya inandıkları, dünyayı ele geçirme idealini benimsedikleri, kağan adını verdikleri bir yöneticinin otoritesine bağlı bir devlet düzeni kurdukları, güçlü orduları sayesinde komşu ülkeleri vergiye bağladıkları yine Oğuz Kağan Destanı’ndan öğrenilen bilgiler arasında. Bu bilgiler o dönemde insanların varlıklarını sürdürebilmek için beden gücü ve savaş yeteneğine önem verdiklerini düşündürüyor. Destanda gök tüylü, gök yeleli bir kurdun orduya yol göstermesi de mitolojik düşüncenin dönemin zihniyetine hâkim olduğunu gösteriyor. Şüphesiz, Oğuz Kağan Destanı bu bilgileri aktarmak amacıyla oluşturulmamıştır. Ama her metin, içinde oluştuğu toplumun ve zamanın izlerini taşır ve dönemin zihniyeti bu izler üzerinde kendini gösterir. Metnin anlamı bu zihniyetten bağımsız olarak anlaşılamaz.
♦ Metin ve zihniyet ilişkisine bir başka örneği Yakup Kadri‘nin Ankara romanı üzerinden verebiliriz. Bu romanda Millî Mücadele Dönemi’nin ve Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki yılların Ankara’sı anlatılır. Yazar, Ankara‘nın Cumhuriyetle birlikte geçirdiği değişimi ve Millî Mücadele Dönemi’nin yurtsever öncülerinin zaferden sonraki tutumlarını eleştirel bir tarzda yansıtır. Romanı iyi anlayabilmek için Cumhuriyet yıllarının genel atmosferini bilmek gerekir. Yurt, düşman işgalinden kurtarılmış; Osmanlı İmparatorluğumun küllerinden yeni bir devlet doğmuştur. Sosyal hayatta devrimler gerçekleştirilmiş, yüzyılların mirası olan geleneksel kurumlara savaş açılmıştır. Bütün bunlar, Batı uygarlığıyla bütünleşmek, ülkemizi “muasır medeniyetler seviyesine yükseltmek” içindir. Türk aydını, yediden yetmişe Türk halkıyla el ele vererek büyük bir coşkuyla bu ideal için çalışacak; Atatürk devrimlerine sahip çıkarak onun gösterdiği hedeften ayrılmayacaktır. Atatürk döneminin hâkim zihniyeti budur. Yakup Kadri’nin romanına da bu zihniyet hâkimdir. Yazar bunun içindir ki, Millî Mücadele Dönemi’nin Ankara’sını yüceltirken
Cumhuriyet Ankara’sını Atatürk’ün gösterdiği hedeften uzaklaşıldığı için eleştirmiş ve romanının son bölümünde hayal ettiği Atatürkçü kuşağı ve hayalindeki Ankara’yı anlatmıştır.