Anlatma ve Gösterme
- ♦ Anlatma yöntemi bir anlatıcının varlığını gerektirir. Anlatıcı, edebî metinlerde yazarın yerine geçen kurmaca bir kişidir. Gerçi yazarla dolaylı ya da dolaysız türlü biçimlerde ilişkisi olan bir kişidir o; ama metin içinde yazarın sözü kendisine bıraktığı kurmaca bir kişi olmuştur artık. Biz okuduğumuz bir hikâyede ya da romanda anlatıcının sesini duyarız, olup bitenleri onun ağzından öğreniriz. Bu kurmaca kişi, metindeki kahramanlardan biri olabileceği gibi, her şeyi bilen ve gören hâkim bir varlık ya da sadece görüp duyduklarını anlatan gözlemci bir kişi de olabilir.
- ♦ Bir olay ya da durum ya bir anlatıcı tarafından anlatılır ya da aracısız, doğrudan gösterme yoluyla canlandırılır. Birinci yöntem anlatmaya bağlı destan, masal, roman gibi türlerde; ikinci yöntem de tiyatroda geçerlidir. Oyunun sahnede canlandırılması tiyatro sanatıyla ilişkilidir. Edebiyatı ilgilendiren sahnedeki oyunun metnidir. Sahne üzerinde oyuncuların gerçek yaşamı taklit etmesiyle uygulanan gösterme yöntemi, tiyatro metninde de temel anlatım yoludur. Tiyatro metinlerinde, sahnede canlandırılan oyunda olduğu gibi, bir anlatıcıya gerek kalmaz. Metin yazarı, sahne üzerinde canlandırılacak olay ya da durumları gösterme yöntemiyle anlatır; daha doğrusu anlatmaz, yazarak gösterir, okuyucunun gözünde canlandırır. Sahnedeki oyuncuların söyleyeceği her sözü doğrudan verir. Oyuncuların hareketlerini, jest ve mimiklerini, dekor ve kostümle ilgili bilgileri de oyuncuların sözlerinden ayırarak ayraç içinde aktarır. Bunları yaparken işin içine bir anlatıcı girmez. Dolayısıyla tiyatro metninde okuyucunun algıladığı bir anlatıcı yoktur. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, tiyatro yazarı, bir oyun kişisinin sinirli ve bencil biri olduğunu onun söz ve davranışlarıyla gösterir; romancı ise bunu anlatıcının ağzından “Çok sinirli ve bencil bir insandı.” diye anlatarak ortaya koyar.