Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları Test

1. Kadın, çoraplara bir yama daha vurmaya koyuldu. Kocasının günler değil, haftalar da değil, aylardır işsiz olduğunu biliyordu. Az önceki adresi belirsiz küfrün nedenini kestirmeye çalıştı. Herhalde evine almak istediği bir şeyi alamayışına küfretmişti. Belki de işleri tıkırında bir tanıdığına… “işsiz diye selam bile vermiyor adamlar!” demişti bir gün. “Sanki ceplerinden paralarını alacağım!”
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Benzetme        B) Açıklama         C) Öyküleme         D) Betimleme         E) Karşılaştırma

2. Kent, ayaklarının dibinde dilsiz, ölü gibi yatıyordu. Yukardan bakıldığında yaygın bir renk lekesinden başka bir şey olmayan deniz de öyle! Kıpırtısız bir sessizlikte kent, deniz, tepeler hepsi bir bütünmüş gibi gözüküyorlardı. Delifişek bir sanatçının biçimlendirip boyadığı sokak fenerlerinin sarı benekleriyle çizilen çizgilerin böldüğü, kestiği sanki hep aynı maddeydi. Ay ışığı o rengi değiştirmiyordu. Biçimleri belirginleşen cisimler aydınlanmıyor, ışıkla buğulanıyordu.
Bu parçada kullanılan anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tartışma       B) Betimleme         C) Öyküleme       D) Açıklama      E) Örnekleme

3. Doğrudur, şairin diline karışılmaz! Ne var ki, dil bir toplumun içinde yaşayan insanların anlaşma ihtiyacından doğmuştur. Böyle bir görevi olan dili, -yazılan şiir de olsa- anlaşılmamak için kullanmak doğru olmaz. Çünkü şiiri yaşamak, okuyucuyla şiirin kaynaşmasıdır. Bu bakımdan, şairin yazdığı yalnız kendisinin değil, bir o kadar da okuyucunundur. Öyleyse şair, anlaşılmayacak bir dil kullanmamalıdır.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerden hangisi kullanılmıştır?

A) Tartışma       B) Tanımlama       C) Öyküleme      D) Betimleme        E) Karşılaştırma

4. Aşağıdakilerden hangisi, birtanımlama cümlesi” değildir?

A) Eleştirmen, ruhunun serüvenlerini başyapıtlar arasında anlatılan kişidir.
B) Romanın, en çok sevilen ve okunan edebiyat türü olduğu bir gerçektir.
C) Hayat, yaşanmış küçük gerçeklerin toplamından başka bir şey değildir.
D) Sanat eseri, duygu, düşünce, duyum ve düş arasında kurulan bir denge ve bunun sonucu olan bir biçimdir.
E) Saf şiir, anlamını varlığımıza dolduran şiirdir.

5. Değerli olan, sevilen ya da nefret edilen sözcükler ya da harfler değil; insan, hayat ve dünyadır, iyi yazar dile egemenken onu unutur, doğrudan varlıkla, hayatla, dünyayla uğraşır. Daha doğrusu dili kullanırken, dürbünle dünyayı seyreden biri gibi, dikkatini sözcüklere değil, varlığa çevirir. Dünyayı seyredecek yerde dürbünün kendisine bakan biri, dünyayı değil dürbünü görür.
Bu parçada yazar, dilin anlatımdaki yerini belirtmek için, özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?

A) Örneklendirmeye
B) Tanık göstermeye
C) Betimlemeye
D) Benzetmeye
E) Karşılaştırmaya

6. Çağımızda eleştiriyi sanatla, yani edebiyatla bir tutmak yanlış bir görüştür. Çünkü ikisi arasında konu, yöntem, yapı bakımından önemli ayrılıklar vardır. Sanatın konusu insan, eleştirininki eserdir; sanat insanı yansıtır, eleştiriyse eseri tanıtır. Sanat, gerçeği estetik yolla, imgelerle canlandırır, eleştiriyse yalın bir dille, kavramlarla anlatır.
Bu parçanın yazarı, eleştiri ve sanat hakkındaki düşüncelerini açıklarken, aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur?

A) Tanımlamaya       B) Karşılaştırmaya     C) Örneklendirmeye      D) Betimlemeye       E) Benzetmeye

7. Bir süredir, bir telaş var bende: Denemelerimden bir seçme yapmak, bunları hemen, vakit geçirmeden yayımlamak! Neden mi bu telaş? Söyleyeyim: Çünkü, “zaman” dediğimiz güç, tekin değildir, ona güvenilmez. Hele insan yazarsa, derlenip toparlanmalı, kitaplarının kesin baskılarını sağlığında kendisi hazırlamalı. Çünkü sonraları onların başına nelerin geleceği bilinmez. Yahya Kemal, “Kendi Gök Kubbemiz”i sağlığında hazırlasaydı, hiç değer vermediği kimi şiirleri, ölümünden sonra basılan bu kitaba girer miydi?
Bu parçada yazar, düşüncelerini inandırıcı kılmak için, aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?

A) Tartışmaya       B) Örneklemeye       C) Tanımlamaya      D) Alıntı yapmaya     E) Karşılaştırmaya

8. Bırakalım, her sanatçı kendi dünyasını yaşasın. Çünkü o dünyalar, sonunda bizim olacaktır. Bize asıl zenginliği, şu içinde yuvarlanıp gittiğimiz dünyada değil, kendi dünyasında yaşayan sanatçı verecektir. Bu konuda, M.Proust’un şu sözlerini nasıl hatırlamamalı: ‘Tek bir dünyayı, kendi dünyamızı göreceğimiz yerde, sanatla, ne kadar sanatçı varsa, o tek dünyanın o kadar çoğaldığını, sonsuzlukta yuvarlanan dünyalar kadar birbirinden farklı dünyalarımız olduğunu görürüz.”
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Tartışma      B) Tanımlama       C) Benzetme      D) Karşılaştırma      E) Tanık gösterme

9. Bu anlatım yolu, temelde coşkusal değil, akılsal ve kanıtsaldır. Bu yolu seçen yazar, savunduğu ya da karşı çıktığı herhangi bir görüşü, düşünüşü, inanışı… yalnız kendi inancı ve iddialarıyla değil; bilimsel, tarihsel verilerin ışığı ile aydınlatılmış bulunan birtakım sağlıklı bilgilerle, örneklerle, olgularla beslenip destekleyerek benimsetebilir ya da çürütebilir.
Bu parçada sözü edilen “anlatım yolu” nu benimseyen bir yazar, yazılarında, aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur?

A) Öykülemeye       B) Tartışmaya      C) Açıklamaya       D) Betimlemeye      E) Benzetmeye

10. Alman şairi F. Schiller, “Sanatçı, zamanının çocuğudur; ama aynı zamanda o zamanın öğrencisiyse, dahası, gözdesiyse, bu, kendisi için çok kötüdür.” der. Bu söz, çok açıktır: Elbette sanatçı, belli bir zamanın koşulları içinde dünyaya gelir. Ama, yalnızca bu koşulları kabul etmesi, kendisini bu koşulların yaratıcılarına beğendirmeye kalkışması yanlıştır. Peki, doğrusu nedir? Sanatçı, çocuğu olarak dünyaya geldiği zamanı ve onun koşullarını değerlendirmeyi ve eleştirmeyi öğrenmeli; bu tutumuyla da, zamanının gözdesi değil, muhalefetinin doğal sözcüsü olmalıdır.
Bu parçada yazarın, sözlerine, Schiller’den bir alıntıyla başlamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Schiller’i okuyucuya tanıtmak
B) Yazısını tekdüzelikten kurtarmak
C) İleri sürdüğü görüşlerini inandırıcı kılmak
D) Okuyucuyu şaşırtarak etkilemek
E) Geniş bir kültür birikimi olduğuna okuyucuyu inandırmak

11. Aristoteles, “insanların tüm mutlulukları ve acıları, eylem biçiminde belirir.” der. Biz, bunun böyle olmadığını biliyoruz. Bize göre, mutluluğun ve mutsuzluğun asıl yeri, her birimizin için için yaşadığı, ancak kişileri yoluyla romancıya açık olan gizli yaşamdır. Gizli yaşam demek, dıştan bakınca hiçbir belirti göstermeyen yaşam demektir; yoksa pek çok insanın sandığı gibi, ağızdan gelişigüzel çıkan bir sözün, bir iç çekmenin dışa vurduğu yaşam değil.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmamıştır?

A) Tartışmaya
B) Açıklamaya
C) Tanımlamaya
D) Benzetmeye
E) Kanı bildirmeye

12.
(I) Toroslar’ın, gökyüzüne sokulan en üst sınırı, Pozantı arkasında ortaya çıkar. (II) Gökyüzünün kuzey ufkuna doğru bir şahin gagası gibi yükselir, 3583 metreye ulaşarak “Medetsiz Tepesi” adını alır. (III) Karla kaplı doruğun şiddetli rüzgârı, ayazı canlıları yakar kavurur. (IV) Beyaz yatağından hiç kalkmayan karlarla buzulların soğuttuğu o dorukların taşı toprağı hiç güneş görmez. (V) Ay ise, yoğun bulutların arasından başını arada bir göstererek, pırıl pırıl parlar.
Bu parçanın numaralanan hangi cümlelerinde, “görme” ve “dokunma” duyularıyla algılanabilen ayrıntılara yer verilmiştir?

A) I. ile II.        B) II. ile IV.       C) III. ile IV.        D) IV. ile V.        E) II. ile V.

13. Sarışın kadın; martıların çığlıklarına dalmışken denize ateşböceği gibi bir şey uçtu. Bunu bir başkası, bir başkası daha ve nihayet ardı arkası kesilmeyen birçokları izledi. Kadın, dalgın gözlerle birbirini kovalayan bu garip böceklerin denizde teker teker eriyişlerini seyretti. Sonra birden deminki kızgın demir kokusunu hatırlayınca yerinden fırladı. Şaşkınlıkla kapının topuzuna yapıştı ve o zaman yüzünü alazlayan sıcak bir dumanın ortasında, kaptanla çımacıyı yere çömelmiş kan ter içinde uğraşırken gördü.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdaki duyulardan hangisiyle algılanan ayrıntılara yer verilmemiştir?

A) Dokunma
B) Görme
C) Koklama
D) işitme
E) Tatma

14. Öğleyin, on beş dakika kadar dinlendi. Bu arada, biraz kuru ekmekle yarım karpuz yedi. Karpuzun tadı ve serinliği dilindeyken işe yeniden başladı. Önce, ince bir tahta seçti. Çiviye inen keserin sesleri karşı binalarda yankılandı.
Bu parçada, hangi duyu organı ile algılanabilen ayrıntıya yer verilmemiştir?

A) Görme
B) Tatma
C) işitme
D) Koklama
E) Dokunma

15. Hatay sırtlarında, çamlar altındayım. Bin metre aşağıda iskenderun Ovası soluk almaya mecalsiz, güneş altında dümdüz yatıyor. Serinlik, gölgelik içinde o kızgın yerlere hayretle bakıyorum. Ben o kadar rahatım, öyle okşayıcı, huzur ve saadet verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki, sıcaktan bunalmış ve güneşten usanmış kişilerin bulunabileceğine inanamıyorum. Aşağısı bana, Afrika çöllerinde geçen bir seyahat romanı okuyormuşum gibi çok uzak görünüyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki duyulardan hangileri bir arada kullanılmıştır?

A) Dokunma, görme
B) Görme, işitme
C) İşitme, dokunma
D) Tatma, koklama
E) Koklama, görme

CEVAP ANAHTARI

1. C        2. B        3. A       4. B        5. D        6. B        7. B        8. E        9. E       10. C         11. D        12. C        13. E     14. D      15. A