Türkçülük ve Milliyetçilik Düşüncesinin Gelişimi

TÜRKÇÜLÜK – MİLLİYETÇİLİK DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ

♦ Tanzimat Dönemi’nde Şinasi‘nin Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr‘da sade bir dil kullanması, Millî Edebiyat‘ın da dayanak noktası olan dil üzerinde düşünmeyi başlatır. Namık KemalLisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir” başlıklı makalesinde, millî dilin sorgulanması, Arapça ve Farsçanın boyunduruğundan kurtarılması gerektiğini ileri sürer. Ziya Paşa da “Şiir ve İnşa” makalesinde Namık Kemal gibi, edebiyatta Arapça, Farsça ve Türkçenin birlikte kullanılmasının yanlışlığından, konuşma diliyle yazı dilinin ayrılığından yakınır.

Türklük Hakkında ilk Araştırmalar

Tanzimat Dönemi‘nde Osmanlı milliyetçiliği çerçevesinde dil üzerinde başlatılan bu tartışmalar, Ahmet Vefik Paşa, Süleyman Paşa, Ali Suavi ve Şemsettin Sami’nin çalışmalarıyla bilimsel, tarihî bir platforma taşınır.

Ahmet Vefik PaşaLehçe-i Osmanî‘de (1876) Türkçeyi bağımsız bir dil olarak görür. Ayrıca Çağataycadan çevirdiği Ebulgazi Bahadır Han‘ın “Şecere- Türkî‘si ile yeni bir bakış getirir; Türk tarihinin Osmanlıdan hatta İslamlıktan önceki dönemde başladığı gerçeğini ortaya koyar. Bu tarih görüşü Süleyman Paşa’nın askerî okullarda okutulan Tarih-i Âlem adlı kitabıyla genişletilir. Ali Suavi çeşitli makalelerinde Türkçe yazmanın gerekliliğini ve Türk tarihini ele alır. Ahmet Mithat Efendi de “Ahmet Metin ve Şirzat” adlı romanında (1891), okuduğu bir tarih kitabında Şirzat adlı Selçuklu şehzadesinden etkilenerek Türklüğünü keşfeden Ahmet Metin’in ilginç seyahatini anlatır. Şemsettin Sami ise “Lisan-ı Türkî” makalesinde Türk kavramı üzerinde dururken bu sözcüğün o yıllarda kullanıldığı gibi utanılacak bir sözcük olmayıp tersine gurur duyulacak bir kavmin adı olduğunu belirtir. “Kamus-ı Türkî” adlı sözlüğü de (1901) öncü eserlerden biri olur. Necip Asım’ın Leon Cahun’un “Asya Tarihine Girişinden yararlanarak yazdığı “Türk Tarihi“, Bursalı Mehmet Tahir’in Türklerin islam uygarlığına katkılarını anlatan “Türklerin Ulûm ve Fünuna Hizmetleri” adlı eserleri Türklük konusundaki bilgileri daha da geliştirir.

Ne var ki bu çalışmaların hiçbiri Osmanlı devletinin parçalanacağı endişesiyle önce Osmanlı birliği sonra da İslam birliği anlayışıyla hareket eden devlet felsefesinin karşısına açık bir Türk milliyetçiliği görüşüyle çıkmamıştır.