ÖZEL MEKTUP
Akraba, arkadaş, dost, tanıdık, meslektaş vb. olmaları yönüyle aralarında ilişki bulunan kişilerin birbirlerine yazdıkları mektuplara özel mektup denir. Özel mektuplarda kurumsal ilişkiler, resmî konular değil, sadece alıcıyı ve göndericiyi ilgilendiren özel konular ele alınır.
Özel mektuplar, birbiriyle konuşma ihtiyacı hisseden kişilerin karşılıklı konuşmalarının mümkün olmadığı durumlarda başvurdukları tek taraflı bir konuşma gibidir. Mektubu, konuşmadan ayıran temel fark, dönütün (geri bildirimin) ya geç gelmesi ya da hiç gelmemesidir. Bir konuşma esnasında konuşan kişilerden biri bir şey söylediği ya da sorduğu zaman, diğer kişi de ona karşılık (diyalog) verir ve konuşma bu şekilde sürüp gider. Mektupta böyle bir durum söz konusu olamaz. Bir mektubun dönütü, o mektuba cevap olarak yazılacak başka bir mektuptur.
Özel mektuba konu yönünden bir sınır çizilemez. Dostlar, arkadaşlar, akrabalar vb. arasında konuşulabilecek her tür konuda özel mektup yazılabilir.
Ele alınan konunun niteliği ve mektubun göndericisi ile alıcısının birbirlerine karşı özel durumları, mektubun dil ve anlatım özelliklerini belirleyen ana etkenlerdir. Her mektup aynı üslupla yazılmaz. Söz gelimi sevinçli bir haberin verileceği bir mektupla üzücü bir olayın anlatılacağı bir mektup aynı üslup özelliklerini taşımaz. Benzer bir durum, aynı konuda farklı kişilere yazılmış mektuplar için de söz konusudur. Üniversite sınavında tıp fakültesini kazanan bir gencin bu haberi vermek için mektup yazdığı kişilerden biri, doktor olmak istemesine karşın ailevi sorunlardan ötürü eğitimini yarım bırakmış bir çocukluk arkadaşı; bir diğeri de mesleği doktorluk olan bir amcasıysa, bu mektupların üslup özelliklerinin, hitap ve ifade tarzlarının birbirinden farklı olması son derece doğaldır.
Özel mektuplarda konu dışına çıkılmamalı, alıcıyı ilgilendirmeyecek ayrıntılara yer verilmemelidir. Duygu ve düşünceler; kısa cümlelerle, duru, yalın, özentisiz, içten ve anlaşılır bir dille anlatılmalıdır. Özel mektubun, değerini ve etki gücünü içtenlikii bir anlatımla oluşturulmasından alan bir metin türü olduğu unutulmamalıdır.
Öğretici metinler çoğunlukla giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Mektuplarda giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin olmasını, bir zorunluluk değil, anlatmayı ve anlamayı kolaylaştıran yapısal bir düzenleme olarak görmek daha doğrudur.
Giriş bölümü, mektubun yazılış nedeninin belirtildiği bölümdür. Bu neden, genellikle özlem ve merak bildiren cümlelerle ortaya konur. Gelişme bölümü mektupta asıl anlatılmak istenenlerin ortaya konduğu, ayrıntılara girildiği bölümdür. Bir mektupta birden çok konu üzerinde durulabilir. Böyle bir durumda konudan konuya atlanmamalı, her konu ayrıntılarıyla ortaya konduktan sonra ayrı bir konuya geçilmeli, her konu ayrı bir paragrafta ele alınmalıdır. Mektup sevgi, saygı ve iyi dileklerin bildirildiği sonuç bölümüyle tamamlanır.
Mektupların bir araya getirilerek kitaplaştırmasının hem Doğu hem de Batı edebiyatlarında çok eskilere dayanan bir geçmişi vardır. Mektupların eski edebiyatımızdaki kitaplaştırılma süreci, münşeatlar ve mektubatlar aracılığıyla ilerlemiştir. Münşeat, farklı konularda düz yazıyla oluşturulmuş metinlerin bir araya getirildiği eserlerin genel adıdır. Münşeatlarda özellikle süslü nesirle oluşturulmuş tarih, tasavvuf metinlerine ve mektuplara yer verilmiştir. Mektubatlar ise sadece mektuplardan oluşan eserlerdir.
Özel mektupların kitaplaştırması süreci Tanzimat’la birlikte hız kazanmış; günümüze kadar birçok kişinin özel mektupları, bu mektupların alıcıları ya da araştırmacılar tarafından bağımsız eserlerde bir araya getirilmiştir. Kendi yazdıkları mektupları kitaplaştıran yazarlar da vardır.
Özel mektuplarda konunun içeriğine göre dil farklı işlevlerde kullanılır: Dil; olay, durum, kişi vb. ile ilgili gerçek bilgilerin aktarıldığı, bunlarla ilgili haberlerin verildiği bölümlerde göndergesel işlevde; ele alınan konuyla ilgili duygu ve heyecanların dile getirildiği, öznel değerlendirmelerin yapıldığı bölümlerde heyecana bağlı işlevde; göndericinin alıcıdan bir şeyler yapmasını istediği bölümlerde ise alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır.
Özel mektupların biçim özellikleri şunlardır:
1. Mektup, temiz ve düzgün bir kâğıda, siyah ya da mavi mürekkepli bir kalemle yazılır. Günümüzde mektupların bilgisayarla yazılması hoş karşılansa da en doğrusu özel mektubun elle, mümkünse el yazısıyla yazılmasıdır. Mektup kâğıdının beyaz ve çizgisiz olması gerekir. Renkli ve süslü kâğıtlara mektup yazmak, mektup yazımında kurşun kalem ve renkli kalem kullanmak doğru değildir.
2. Mektubun yazıldığı yer ve tarih, kâğıdın sağ üst köşesine yazılır.
Adana , 12 Mart 2013
Çorum, 17 Ağustos 2013
3. Mektup bir hitap sözüyle başlar. Bu hitap, mektup yazılan kişiyle mektubu yazan kişi arasındaki özel durum dikkate alınarak belirlenir. Hitap sözünün, tarih ve yerin yazıldığı hizadan biraz aşağıda, sol üst köşede satır başı yapılarak yazılması gerekir. Hitaplarda
her kelime büyük harfle başlar ve hitap sözünden sonra virgül konur.
• Sevgili Kardeşim,
• Aziz Dostum,
• Değerli Arkadaşım,
4. Mektubu yazan kişinin ismi ve soy ismi, mektubun sağ alt köşesine yazılır; imza, ismin ve soy isminin yazıldığı yerin altına atılır.
5. Mektubu yazan kişinin adresi sol alt köşeye yazılır. Adres bildirmek, her mektup için zorunlu değildir. Adres, mektup yazanın adresinin bilinmediği ya da bilinen adreste bir değişiklik olduğunda yazılmalıdır. Sürekli mektuplaşılan bir kişiye her mektupta aynı adres bilgilerini bildirmek doğru değildir.
6. Yazımı tamamlanan mektup, temiz bir zarfa konur. Gönderenin adresi sol üst köşede, alıcının adresi ise sağ alt köşede yer alacak şekilde yazılır. Adreste yer alan her kelime büyük harfle başlar ve adres bilgileri okunaklı bir yazıyla yazılır.
Bazı özel mektuplarda akraba, dost ve arkadaşların günlük konuşmalarında ele alınabilecek konular değil de belli bir uzmanlık alanıyla ilgili özel konular ele alınır. Edebî mektup, felsefi mektup, düşünsel mektup gibi isimler alan bu tür özel mektuplar, kişiden kişiye gönderilmeleri ve özel mektupların biçimsel özellikleri taşımaları yönüyle diğer özel mektuplarla benzerlik gösterir. Aralarındaki temel fark, bu mektuplarda kişisel konuların yanında düşünsel ve edebî konuların da ele alınabilmesidir. Konu düşünsel içerikli olunca, anlatım da ister istemez bundan etkilenmekte ve diğer özel mektuplarda görülen içten anlatım bu mektuplarda giderek kaybolmaktadır. Bu tür metinlerde çoğunlukla ciddi, bazen de yapmacıklı, süslü ve kapalı, kimi zaman da yoğun bir anlatım vardır. Bu anlamda edebî ve felsefi içerikli özel mektuplar, düşünürlerin ve edebiyatçıların, uzmanı oldukları alanlardaki ciddi konuşmalarına; diğer özel mektuplar ise dost, arkadaş ve akrabaların samimi konuşmalarına benzetilebilir.
Özel mektuplarda kullanılan anlatım türleri, ele alınan konuya göre farklılık gösterir: Akraba, dost vb. olmaları yönüyle aralarında yakın ilişki bulunan kişilerin birbirlerine mektuplarda daha çok söyleşmeye bağlı anlatım, açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, emredici anlatım kullanılırken edebiyatçıların ve düşünce adamlarının birbirlerine yazdıkları edebî ve felsefi içerikli özel mektuplarda bu anlatım türlerinin yanında tartışmacı, öğretici ve kanıtlayıcı anlatım türleri de kullanılabilir.
ÖZEL MEKTUP ÖRNEĞİ – 1:
Aşağıdaki mektup, Sultan Abdüimecid’in torunu Naciye Sultan tarafından, kocası Enver Paşa’ya yazılmıştır.
İstanbul, 14 Ağustos 1920
Enver,
Mektuplarını aldım. Cidden bana uzun mektup yazmak için kendini üzüyorsun. Afiyet haberin, kâfî. Hayır Enver! Ben senden daima hakikati duymak isterim. Evet, sensiz geçen acı günlerimde daha mesut idim. Oh! Yâ Rab! Şimdi bütün ıstıraplarımdan daha acı olan hakikat: Evet Enver, beni sevmiyorsun, inkâr mı ediyorsun? Yok Enver! Bana hıyanet eden gözlerin söyledi.
Her hafta mektuplar ile nasıl zaman geçirdiğimi yazmamı, yazmaz isem güceneceğini söylüyorsun. Peki, fakat sen bunları görmemek, duymamak için izdirâlarınla yatakta bırakarak benden kaçmadın mı? Oh! Enver! Biraz olsun zavallı hasta kadına acı!
Onun günahı yalnız seni delicesine sevmek. İşte bu resim sensiz ne yaptığımı söyleyecektir. Oh! Yâ Rab! Neler yazıyorum! Hayır Enverciğim, beni hiç düşünme. Allah’a hemen her an senin için yalvarıyorum. Var ol Enverciğim. Doktorlar hastalığımın bir haftaya kadar geçeceğini söylüyorlar. Hayvana da binmeme müsaade verdiler. Yüzüğe de çok teşekkür ederim. Bak cici kâğıdımla ilk defa olarak sana yazıyorum. Aman Mahpeyker bebeğini çok seviyor. Beraber geziyorlar. Türkan da mahzun mahzun çıplak bebeği ile yalnız oturuyor. Çok iyidirler. Zavallı Mahpeykercik sabahları “Baba” diye odama geliyor ve beni ağlatıyor idi. Sonra senin yine geleceğini, bebek almak için gittiğini söyleyerek beni öpüyordu. Şimdi “Baba” diye odama gelmiyor. Of Enver! Allah aşkına beni uzun zamanlar yalnız bırakma. Artık sensiz yaşayamam. Ölürüm. İnsanlardan nefret ediyorum. Saadetlerini göstermek için gözyaşlarıma gülüyorlar. Yâ Rab! Benim günahım ne? Dünyaya yalnız ağlamak için mi geldim? Enver, sensiz her şey çirkin. Müzik… Onu hiç hiç duymak istemiyorum. Yavrularımızı da sevmiyorum. Senden uzak bulunmama sebep olanın, onlar olduğunu düşündükçe zavallı yavrucuklarımı üzmek, ağlatmak istiyorum. İki gözüm! Vallahi kendime mâlik değilim. Teessürden ne yazdığımı bilmiyorum. Emin ol, seni müsterih etmek için bütün kederlerimi unutmaya çalışacağım. Bütün kalbimle muvaffakiyetini Allah’ımdan temenni eder, güzel ellerinden, yüzünden öperim sevgili Enverciğim.
ÖZEL MEKTUP ÖRNEĞİ – 2
Aşağıdaki mektup, Enver Paşa tarafından Naciye Sultan’a yazılmıştır.
Yine bugün size mektup göndermek için bir fırsat çıktı. Bu suretle seni ve çocuklarımı kucaklayıp bağrıma basarak bayramınızı tebrik ettiğimi ve inşâallah böyle ayrı olarak bir daha böyle bayramlar geçirmememizi Allah’tan dilediğimi yazarım. Kâmil’e gönderdiğim mektuplardan, cicim, buradaki işlerim hakkında malumat alırsınız. Bu suretle işler epey yolunda gitmektedir. Dün sabah bayram namazını burada mevcut iki camiden bize yakın olanında kıldık. Halkın gösterdiği muhabbet cidden fevkalâde idi. Pek müteessir oldum. Cicimin görmesini pek isterdim. Naciyeciğim! Ah, hep senin için düşündüklerimi bilsen! Acaba bir gün bütün dünyayı ayaklarının altına getirip yığamayacak mıyım?
Burada usulünce camide toplandıktan sonra dışarı çıkıldı. Sonra beş yüz metre kadar mesafeden tekbir getirilerek içeri girildi. Namazdan sonra artık evinde çay içmeyi rica eden edene… Nihayet eve geldik. Ziyafete Afganlılardan, Acemlerden tutun da birçok halk gelmişti. Onlarla görüştüm. Fakat aklım fikrim hep sende olduğu için doğrusu pek dalgın ve durgun idim. Öğleden sonra büyük bir ziyafet verildi. Burada bütün Afganistan, Buhara, Hiyve, İran, hülasa hemen bütün şark-İslâm milletlerinden vekiller vardı. Birçok sözler söyendi. Hep ümit ettiğim surette… islâm’ın iyiliğe doğru gitmeyi düşündüğünü görüp sevindim.
Ah Naciyeciğim! Sen burada bulunup bu heyecanlı cemiyeti görmeliydin. Hepsi sizin ne vakit Moskova’ya geleceğinizi soruyorlar. Nutuklara bana karşı yazılmış bir nutukla başlandı. … Naciye! Bütün iyiliklerin senin sayende olduğunu unutmazsın. Hatırlıyorsun değil mi? Bu defaki seyahatime senin talihine çıktım. İnşâallah şimdi devam ettiği gibi gidecek ve neticede de İslam kazanacaktır. Tabii o vakit cicim de lâyık olduğu mevkiye çıkmış bulunacaktır.
Ah! Naciyeciğim! Senden hâlâ haber yok, Sami Bey’den mektup aldığım halde senden henüz hiç ses yok. Moskova’ya vusulümü telgrafla bildirmiştim. Birçok mektuplar yazdım. Bana Alman kuryesi ile sonra Rus kuryesi ile her hafta iki defa mektup göndermek mümkün. Fakat siz hâlâ hiç bir lütûfta bulunmuyorsunuz. Artık stirham ederim bu kadar sükûtu bırakıp biraz da beni, senin için çarpan ve yalnız senin için oynayan kalbi lüşününüz de biraz merhamete geliniz. Naciyeciğim! Darılma! Fakat nedir? Böylece beni cezalandırmak mı stiyorsun? Şimdi posta kapanmak üzeredir. Zira birdenbire burada Üçüncü Entemasyonel Reisi … Zinoviyef e hareket edeceğimi söylediler, inşâallah iyi olur diyorum. Senin talihine imanım kavidir. Böylece bu seyalatte de muvaffakiyet olacaktır. … öper, koklar, çocuklarımla beraber kucaklarım; kalbime basarım. Ruhum!
Üzülme, eğlen! Ben senin müsterih olduğunu düşündükçe tabii müsterihim.