19. Yüzyıl Osmanlı Devleti

XIX. YÜZYIL OSMANLI DEVLETİ
Bu yüzyıl; Türk dünyası için zor bir dönemdir. Osmanlı, Avrupa’dan adım adım çekilmektedir. Bu, yeni bir medeniyet doğuran, gerilim kaynağı göç değil; çözülmenin son aşamasında yok olmaktan kurtulmanın, hiç değilse, bayrağı altında olabilmenin acılı çırpınışlarıdır. Osmanlı; camileri, imaretleri, evleri ve sokaklarıyla bu acıyı yüzyıl boyunca derinliğine yaşar. Daha, Kırım’ın Rumeli’ye ve Anadolu’ya akan göçü durmadan Balkanlar’ınki başlar; sonra doğudan, Kafkaslar’dan Anadolu içlerine doğru göç kervanları yürür.

Hristiyan devletler, gelişmelere göre Osmanlı’ya değişik yüzler göstermekte, Osmanlı’yı himaye etmekte veya yalnız bırakmaktadırlar. Osmanlı, yabancı devletlerin niyetlerini iyi bilmektedir ancak ayakta durabilmek için yabancılardan destek bulmaya mecburdur; biraz da bu yüzden, Osmanlı dış işlerinde Ermeni ve Rumların sayısı gün geçtikçe artmaya başlar.

Yabancı devletlerin Osmanlı toplumunda estirmeye çalıştıkları ilk fitne, dinî ayrılıklara ve mezhep farklılıklarına dayanır. Ruslar, Balkanlar’daki ve Dogu’daki Ortodoks ve Gregoryan Hristiyan mezhebine dâhil olanları kışkırtmaya ve onlar üzerinde himaye kurmaya çalışır. Sonunda himaye hakkını Osmanlı’ya kabul ettirir, İngiltere, Osmanlı toplumu içinde Protestan mezhebini yaymaya ve bu mezhebe mensup olanları himayesi altına almaya çalışır. Diğer yandan, Rusya’nın sıcak denizlere inme çabalarından ürkerek Hint ve Orta Doğu politikasını, ölmeyen ama kendi desteğine daima ihtiyaç duyan bir Osmanlı Devleti esasına dayandırır, ingiltere, Osmanlı’nın statükosunun korunacağını Viyana Kongresinde garanti altına aldırır ancak yüzyılın sonlarına doğru bu politikasından vazgeçerek fitnesini Mısır ve Arap yarımadasında yoğunlaştırır; bir yandan da Ermeni sorununun müteahhitliğini üstlenir.

Fransa; Orta Doğu ve Mısır’a göz dikmiştir ve İmparatorluk camiasındaki Katolik Hristiyanların himayesini üstüne almaya çalışır; onları kendi siyasetine göre tahrik eder, destekler ve organize eder. Özellikle Ermeniler arasında Katolikliği yayarak onlara ayrı bir kilise kurdurur. Asrın sonlarına doğru Cezayir ve Tunus’u işgal eder.

Avusturya, Balkanlar’ın kendisine komşu olan bölgeleri ile ilgilenir. Almanya, belli bir güce ulaştıktan sonra, nüfuz bölgelerinin bölüşülmesinde kendisine bir yer ayırmak üzere Osmanlı sahası ve Orta Doğu ile ilgilenmeye başlar. Asrın ortalarından itibaren, dinî tahriklerin yanı sıra milliyetçilik akımlarının körüklendiği görülür.

İlk defa 1816’da Ruslar tarafından Viyana Kongresi’nde kullanılan ve İmparatorluğumuzdaki Hristiyanlar’a işaret eden “Şark Meselesi” tabiri, bu asırda değişik anlamlar kazanır. Bu ifade; yüzyılın ilk yarısında Osmanlı statükosunun korunması, ikinci yarısında Türklerin Avrupa’daki topraklarının paylaşılması ve nihayet İmparatorluğun tamamının paylaşılması anlamına gelir.

Osmanlı, bu yüzyıla ıslahatla başlar ve sonuna kadar da öyle devam eder. Soyut koruyuculuğun çıkış yolu olmadığı, ayakta kalabilmek için ıslahatlar yapılması gerektiği, kesin görüş hâlini almıştır. Ancak, bütün ıslahatlar, başlayan bir yabancılaşma sürecinin değişik atılımlarından ibaret kalır ve umulan sonuçlara ulaşılamaz; başka bir yol da bulunamadığından yine ıslahatlara devam edilir. Düşünce tazelenmediği, insan yenilenmediği için medeniyetimiz de kendini yenileyemez. Devlet hayatında insandaki zaaftan doğan birtakım boşluklar yeni düzenlemelerle doldurulmaya çalışılır.

Asrın ilk yarısında dehşetli sıkışık zamanlarda Yeniçeri Ocağı ortadan kaldırılır; bu, çok trajik bir olaydır. Yeryüzünde örneği görülmemiş, nice destan zamanlarının kahramanı olan bu kurum, o hâle gelmiş ve devleti öyle bir açmaza sokmuştur ki bu ocağı yok etmek için silahını kapan ahali gaza niyetine sancak altına koşmuştur ve korkuya, öfkeye bakın ki dünyanın en zengin askerî müzesi ve şanlı mehteri de Ocak’la birlikte mahvedilmiştir. Donanmasını da Kaptan-ı Derya’sı kaçırınca Osmanlı, resmen askersiz ve donanmasız zamanlar yaşamıştır. Yine asrın yarısında, iki fermanın isim verdiği hayırlı düzenlemeler olur; gelişmeler, devlet hayatında ve sosyal hayatta Batı’ya bütün kapıların açılması şeklinde tezahür eder. Siyasi bakımdan ise yabancı müdahaleler ürkütücü ölçülerde artar.

Osmanlı Devlet yapısındaki bozulmalar ve dönemin siyasi koşulları, yenileşme hareketlerini zorunlu kılmıştır. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin farklı alanlarda gerçekleştirdiği yenilikler şunlardır:

Siyasi Alanda Yapılan Yenilikler ve Gelişmeler:

18. yüzyıldan itibaren önemini yitiren divan teşkilatı kaldırılmış ve yerine Batılı tarzda bakanlıklar (nazırlıklar) kurulmuştur. Devlet memurlukları “dahiliye” ve “hariciye” olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Devlet memurlarına rütbe ve nişan verilmeye başlanmıştır. “Tımar” sistemi kaldırılarak devlet memurlarına düzenli olarak maaş bağlanmıştır.
Yönetim işlerini düzenlemek için Dar-ı Şura-yı Babıali, askerî işleri düzenlemek için Dar-ı Şura-yı Askeri ve hukuki işleri düzenlemek için ise Meclis-i Vâlâ-yı Ah-kâm-ı Adliye kurulmuştur.
İller merkeze bağlanmış ve “ayanlık” sistemine son verilmiştir. ilk kez mahalle ve köylerde muhtarlıklar kurulmuştur. 1864’te “Vilayet Nizamnamesi” çıkarılmış; ülke vilayetlere, vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da köylere ayrılmıştır. Şeyhülislamın yetkileri sınırlandırılmıştır

Düşünce Hayatında Meydana Gelen Gelişmeler:

Osmanlı yurttaşı olan herkesin yasa önünde eşit olduğu vurgulanmış, din ve vicdan özgürlüğü sağlanmıştır.
Resmî yazışmalarda, yabancıları küçük düşürücü ifadelerin kullanılmaması sağlanmıştır.

Sosyal Hayatta Meydana Gelen Değişmeler, Olaylar ve Toplumun Genel Yapısı:

Kıyafet alanında yenilik yapılarak devlet memurlarına fes, pantolon ve ceket giyme zorunluluğu getirilmiştir.
Rüşvet ve adam kayırma yasaklanmıştır.
Herkes mal ve mülk sa¬hibi olabilecek, mallarını çocuklarına miras olarak bırakabilecektir.
Mahkemeler herkese açık olacak, hiç kimse yargılanmadan cezalandıramayacaktır.
Gayrimüslimler devlet memuru olabilecek, askerî hizmet ve okullara alınacaklardır.
işkence, dayak ve angarya kaldırılacaktır.
Müslümanlar ve gayrimüslimler kanun önünde eşit sayılacaklardır.
Hristiyanlar serbest bir şekilde ayinler yapabileceklerdir.
Hiç kimse din ve mezhep değiştirmeye zorlanmayacaktır.
Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki davalara bakmak için karma mahkemeler kurulacaktır.
Herkesin can, mal, ırz ve namus güvenliği devlet garantisi altında olacaktır.

Ekonomi Alanındaki Yenilikler:

Ekonomik kaynakların verimli kılınması için vergi sisteminde değişikliğe gidilmiştir.
Herkes gelirine göre ve düzenli bir şekilde vergi ödeyecektir.
1841’de “kaime” adıyla hazine bonosu biçiminde ilk kâğıt para çıkarılmış, istenen sonuç alınamayınca 1844’te kaldırılmıştır.
Bankalar kurulmaya başlanmış, “Menafi Sandığı” adıyla oluşturulan kurum, “Ziraat Bankasına dönüştürülmüştür.
Ekonominin kötüye gitmesi üzerine ilk defa bu dönemde ingiliz ve Fransızlardan borç alınmıştır.
Dışarıya para çıkışını en aza indirmek için devlet memurlarına yerli kumaş giyme zorunluluğunu getirilmiştir.
Ordunun kıyafet ve ayakkabı ihtiyacını karşılamak için Eyüp’te iplik, Bakırköy’de bez, izmit’te çuha ve Beykoz’da deri fabrikası kurulmuştur.
Yerli tüccarların yabancılarla rekabet edebilmesi için gümrük kolaylığı getirilmiştir.
Ülkede kara yolu yapımına önem verilmiş, demir yolları da ilk kez bu dönemde yapılmaya başlanmıştır.
II. Mahmut,.Mısır sorununda ingiltere’nin desteğini alabilmek için bu devlet ile 1838 “Balta Limanı Ticaret Antlaşmasfnı imzalanmış ve ekonomi çok büyük darbe yemiştir.

Askerî Alan ile Eğitim Alanlarındaki Yenilikler:

Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa; III. Selim’in kurduğu “Nizam-ı Cedit” ordusunun Yeniçeriler tarafından ortadan kaldırılması üzerine “Sekban-ı Cedit” ordusunu kurmuştur fakat bu yeni orduyu da kendilerine karşı alternatif bir ordu olarak gören yeniçeriler bu ocağı da ortadan kaldırmışlardır.
II. Mahmut, iyice bozulan Yeniçeri Ocağı’na karşı “Eşkinci Ocağı‘nı kurmuştur.
Yeniçeriler bu ocağın kurulmasına da tepki göstermiştir. Bu gelişme üzerine halk, ulema ve diğer askeri birliklerin desteğini alan padişah Yeniçeri Ocağı‘nı kaldırmıştır (1826).
Yeniçeri Ocağı’nın yerine Batılı tarzda “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adlı yeni bir ocak kurulmuştur.
Medreselerin yanında ilk kez Batılı tarzda okullar açılmıştır.
Avrupa’ya öğrenci gönderilmiştir.
Rüştiyeler (ortaokul)” ve “Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye” gibi orta dereceli okullar açılmıştır.
Devlet memuru yetiştirmek için “Mekteb-i Maarif-i Adliye”, doktor yetiştirmek için “Cerrahhane”, “Tıbhane-i Amire”, “Mekteb-i Şahane-i Tıbbiye” açılmıştır.
Askerî okul olan “Mekteb-i Harbiye” açılmıştır.
Abdülaziz döneminde “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi (Genel Eğitim Tüzüğü)” kabul edilmiştir. Buna göre öğretim kademeleri belirlenmiştir.
Mehter takımının yerine “Mızıka-yı Hümayun (Bando Okulu)” açılmış ve Batılı tarz müzik serbest bırakılmıştır.
Takvim-i Vakayi” adlı ilk resmî gazete çıkarılmıştır (1831).

Yapılan Savaşlar ve Bu Savaşların Sonuçları:

1806-1812 Osmanlı – Rus Savaşı (Savaşı kaybeden Osmanlı Devleti barış istemiştir.)
1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı (Savaşı Osmanlı Devleti kaybetmiştir.)
Sırp İsyanı (Sırplar, 1878 Berlin Antlaşmasıyla tam bağımsızlıklarını kazanmışlardır.)
Yunan İsyanı
(II. Mahmut bu isyanı tek başına başaramayacağını anlayınca Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan yardım istemiştir. Kavalalı, Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi koşuluyla yardımı kabul etmiş ve isyan bastırılmıştır ancak Avrupalı devletlerin olaya dâhil olmasıyla en sonunda Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanmışlardır.)
Mısır İsyanı (Osmanlı, bir valisi olan Kavalalı Mehmet Ali  Paşa’ya yenilmiştir.)
(Kırım,Harbi (Fransa ve İngiltere’nin yardımıyla Rusya’nın emellerine ulaşması engellenmiştir.)
1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı (93 Harbi) (Savaşı kaybeden Osmanlı Devleti barış istemiştir.)
İngilizlerin Kıbrıs’ı ve Mısır’ı İşgali
Tunus’un İşgali (1881)
Balkan Savaşları (Osmanlı Devleti I.Balkan Savaşı’nı kaybetmiş ancak II. Balkan Savaşı Bulgaristan’ın yenilgisiyle sonuçlanmıştır.)

19.Yüzyıl Islahatları