Alaydan yetişme yüzbaşı Hilmi Efendi’yi ilk önce emekliye ayırırlar, daha sonra Beyrut’a sürgün olarak gönderirler. Daha önceden Sivaslı bir komiserle tartışmıştır. Bu kötü niyetli ve kıskanç kişi , mevki sahibi olup da zenginleşince Hilmi Efendi’den intikamını alır: Bulunduğu mevkiyi kullanarak onu sürgün ettirir.
Hilmi Efendi, Beyrut’ta bir süre şaşkın şaşkın gezinir. Ne işle uğraşacağını bilemez. Aklı hep İstanbul’da karısı ile kızındadır. Bunalımlı bir gününde daha önceden tanıdığı Çopur Abdi’yle karşılaşır. Abdi onu kendinin kaldığı bir medreseye yerleştirir. Medresede başka sürgünlerle tanışır. Gazoz satıcılığı yaparak geçinir. Bir süre sonra medrese arkadaşlarıyla siyasi tartışmalara girer. Kavga ederek oradan ayrılır.
Bogos Ağa isimli istanbullu bir Ermeni’nin yardımıyla rençberliğe başlar. Ancak sinirleri er geçen gün bozulur. Bu nedenle hiçbir işte başarılı olamaz. Bu esnada istanbul’dan Kani isminde birinden para gelir. Hilmi Efendi şaşırır. Mektup yazarak eşinden sorar zira bu adla birini tanımamaktadır. Gelen cevaptan kesin bir şey öğrenemez. İyice sıkıldığını anlayan Bogos, onu Osmanlı Şehzadesi Kemalettin Bey’le tanıştırır; konağında kesedarlığına yerleştirir.
Kemalettin Bey, çok varlıklıdır fakat başıboş ve eli açıktır. Savurganlığı nedeniyle bir gün iflas eder, ailesiyle Mısır’a kaçar. Hilmi Efendi, aç kalmamak amacıyla tekrar iş arar. Şam’a geçer. Orada da kendisi gibi işsiz sürgünler vardır. Gözlüklü İhsan isimli biriyle dost olur. İhsan, bir istihbarat örgütünde görevlidir. Hilmi Efendi, uzun zamandır karısından haber alamamaktadır, ihsan’dan yardım ister. Birkaç gün sonra ihsan durumu öğrenir: Hilmi Efendi’nin karısı Tevhide Hanım, Doğu Karahisar’a gitmiştir. Kızı Seher ise Kani adında bir tiyatrocu ile metres oturmaktadır. Hilmi Efendi bunu duyunca yıkılır, günlerce kendine gelemez. Birdenbire yaşlanır.