Sanat Nedir?
“Sanat” Sözcüğünün Sözlük Anlamı
♦ Sözlük anlamı “ustalık, hüner, marifet“olan “sanat” sözcüğü, “bir işi güzel biçimde yapmak” anlamına gelen Arapça “sun”‘ sözcüğünden türetilmiştir.
♦ Arapların başlangıçta “insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan iş” anlamında “sanaat” biçiminde kullandıkları bu sözcük, dilimizde “zenaat” biçimiyle de kullanılmış; böylece “sanat” ve “zanaat” sözcükleri dilimizde benzer etkinlikleri ifade etmiştir.
♦ Birçok dilde görülen bu sanat-zanaat özdeşliği, 19. yüzyılda “güzel sanatlar” kavramının ortaya çıkmasıyla ortadan kalkmış; “sanat” kavramı, bir yarar gözetmeden, sadece güzellik amacıyla yapılan üretimi nitelemek üzere, güzel sanatların hepsini ya da herhangi birini ifade etmek üzere kavramlaşmıştır.
Tarih İçinde “Sanat” Kavramı
• Sanat, bir duygu veya düşüncenin maddi bir malzemeden, ses veya sözden faydalanılarak heyecan ve hayranlık uyandıracak biçimde ifadesidir.
• Sanat, dinleyen veya görende estetik bir zevk ve heyecan yaratan, gerçekliği sembolik ve karşılıksız bir şekilde taklit ve ifade eden eser ve hareketlerdir.
• Sanat, insanın kendisine karşın yarattığı ikinci bir doğadır; her şeyden önce insanın var olana bir karşı çıkışı, varlığa bir meydan okumasıdır.
• Sanat, insanın psikolojik hayatının temellerinden birini teşkil eden güzellik duygusunun, dil, ses, renk, taş mermer, tunç gibi malzemelerle estetik formlara dönüştürülmüş somut hâli veya ifadesidir.
• Sanat, nesnel gerçekliğin insan bilincinde estetiksel imgeler halinde yansımasıdır.
♦ Sanatın tarih boyunca yukarıdakiler gibi yüzlerce farklı tanımı yapılmış; her akım ya da kuram, filozof ya da sanatçı kendi anlayışı açısından sanatın kökenini, işlevini, sanatın ne olduğunu belirlemek istemiştir. Örneğin, yansıtmacı kurama göre sanat, bir “öykünme” yani “taklit”; anlatımcı kurama göre bir “yaratma” ya da “kendini, duygularını ifade ederek başkasına aktarabilme“dir.
Kimine göre bir oyun olan sanat, kimine göre bir biçim, kimine göre bir nevroz, kimine göre de ilahî bir kudrettir.
DAVRANIŞLARIMIZIN DÖRT ANA MOTİFİ
Güzel sanatlar veya sadece sanat dediğimiz şey, davranışlarımızın ana motiflerinden biridir. Davranışlarımız dört önemli gayeye yönelmiştir: menfaat, gerçek, iyilik ve güzellik. Hiçbir insanın ne menfaatlerinden vazgeçmesine de gerçek, iyilik ve güzellik duygularına ilgisiz kalması mümkündür. Çünkü bunların hepsi, bütün hareketlerimizin, davranışlarımızın, yaratılıştan gelen ve vazgeçmemize imkân olmayan kaynağını teşkil ederler. Çünkü bunlar, aynı zamanda biyolojik ve psikolojik yapımızın temelinde bulunurlar.
Menfaatlerimiz, biyolojik hayatımızın devamı için gereklidir. Gerçeği aramak, bilgi hayatımızın; iyilik etmek, irade hayatımızın; güzellik ise duygu hayatımızın belirtisidir. Bu son üç kavram, ruhi yaşayışımızın esasını meydana getirir.
İnsanı, bu dört davranış şeklinin dışında düşünmek mümkün değildir, dedik. Maddi varlığımızın devamı gayesiyle menfaatlerimizi kollamak zorundayız. Bu kollayış, hakikatte ben’in korunmasıdır. Ancak, yaratılış itibariyle toplum halinde yaşayacak insanın başka benleri de kollaması ruh yapısındaki fazilet (erdem) unsurunun itmesiyledir. Eskiden diğer gâmlık dediğimiz bu iyilik duygusunu toplum, eğitim yoluyla değiştirir. Davranışlarımızın üçüncüsü tecessüs (görme, anlama merakı) duygusundan doğar. Bu, hakikati öğrenme ve hakikate ulaşma zevkidir. Duyu organlarımızla başlar, idrak (algı)süzgecinden geçerek muhakeme ve hafıza gibi zihni kabiliyetlerle gelişir. Nihayet dördüncü davranışımız, güzele veya mücerret (soyut) güzelliğe olan eğilimimizdir.
Menfaatlere yönelen davranışlarla beraber ruhun diğer üç değere yönelişi her insan için söz konusudur. Yani her insanın gerçeğe, iyiye ve güzele az veya çok bir eğilimi vardır. Bazılarında bu kabiliyetlerden biri, diğerine . göre bir gelişme gösterebilir. Cemiyetin gerçek elit tabakasını bunlar teşkil eder.
Mesela bir kısım insanlarda gerçek duygusunun gelişmiş olduğunu görürüz. En basit günlük bilgilerden ilimlerin kanunlarına ve en soyut düşüncelere kadar her şeyde mutlak hakikatin peşinde koşan bu insanlar, ilim adamlarıdır. Bunlar gerçek uğruna şahsi menfaatlerinden uzaklaştıkları gibi iyiliği ve güzelliği de gerçeğe feda etmeye hazırdırlar.
Bazı insanlarda iyilik duygusu gelişmiştir. Bunlar kendi yakın çevrelerinden başlayarak bulundukları mahalleye, şehre, cemiyete ve bütün insanlığa fazilet götürürler. Nihayet üçüncü bir grup, güzellik duyguları gelişmiş insanlar, yani sanatkârlardır.
Böylece menfaat unsurunu bir tarafa bırakırsak, insanın üç büyük psikolojik yöneliş ve davranışının, üç ayrı sistemin konusunu teşkil ettiğini görürüz: Gerçeğin konusu : Bilgi teorisi>Mantık>ilimler İyiliğin konusu : Ahlak> Hukuk Güzelliğin konusu :Estetik>Güzel sanatlar
(Sanat ve Edebiyat Yazıları, Orhan Okay)