ELEŞTİRİ (TENKİT)
♦ Eleştiri bir eserin özünü, yapısını, niteliğini çözümleyerek açıklayan, onun değerli ve değersiz yanlarını ortaya koyan çok yönlü yazılara verilen addır.
♦ Eleştiri yazılarında dilin göndergesel işleviyle birlikte heyecana bağlı işlevi ve dil ötesi işlevi çok kullanılır. Anlatım türü olarak da en çok açıklayıcı, öğretici, tartışmacı, kanıtlayıcı anlatım türlerinden yararlanılır.
♦ Eleştiri bağımsız bir yazı türü olma niteliğini 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra kazanmaya başlamış; eleştirmenin esere yaklaşım biçimine göre çeşitli eleştiri anlayışları ortaya çıkmıştır.
♦ Tarihsel eleştiri, eserin, yazıldığı zaman dilimine özgü özellikler taşıdığı görüşünden hareket eder. Buna göre, eleştirmenin görevi, eseri, yaratıcısının yaşadığı zaman dilimin koşulları içerisinde algılayıp değerlendirmek olmalıdır. Örneğin, Baki‘yi değerlendirmek için eleştirmen, kendisini 16. yüzyılda Osmanlı toplumunda yaşayan bir okurun yerine koymalı, Baki’ye o dönemin ölçütleriyle yaklaşmalıdır.
♦Toplum bilimsel eleştiri, esere toplumsal bir olgu olarak yaklaşır. Bu bakış açısından önemli olan eserin toplumsal yapıyla ilişkisini çözümlemek; yani eseri toplumsal yapının bir yansıması olarak görerek eserdeki toplumsal etkileri açıklamaktır. Marksist eleştiri, toplumbilimsel eleştiride olduğu gibi, eseri toplumsal bir olgu sayar ve eserle toplumsal yapı arasındaki ilişkileri inceler. Ancak, sanat eserini alt yapı ilişkilerinin ve sınıf bilincinin bir yansıması olarak ele almasıyla toplumbilimsel eleştiriden ayrılır.
♦Yaşam öyküsel eleştiri, eseri sanatçının yaşamının bir aynası olarak görür ve sanatçının yaşamını incelemeye yönelir. Eseri sanatçının yaşamındaki olay ve durumlarla ilişkilendirir.
Ruhbilimsel eleştiride sanatçının ruhsal yaşantısı ve bilinçaltı dünyası önem kazanır. Sanatçının yanı sıra eserdeki kişiler de bu yönleriyle ele alınır.
♦Yapısalcı eleştiri, eseri temel alır ve eserin değerlendirilmesi için gerekli bütün verilerin eserin metni içinde mevcut olduğu görüşünden hareket eder. Bu anlayışa göre, eleştirmenin, eseri değerlendirmesi için eserin metninden başka bir veriye ihtiyacı yoktur. Yani ne sanatçının hayatını ne eserin yaratıldığı çevre ve toplumun koşullarını bilmeye gerek vardır.
♦İzlenimci eleştiri ise eleştirmenin kendi kişisel beğenisini ölçüt aldığı eleştiri türüdür ve günümüzde daha çok, deneme türü içinde düşünülmektedir.
♦Eleştiride esere, sanatçıya, topluma ya da okura yönelik farklı bakış açıları, farklı değerlendirme yöntemlerini de beraberinde getirmiştir. Günümüzde bu farklı yöntemlerin birlikte kullanıldığı ve eleştirinin bir bütünlüğe doğru geliştiği gözlemlenmektedir.
♦Türk edebiyatında eleştiri türünün ilk örneklerine divan edebiyatı döneminde şuara tezkirelerinde rastlanır. Batılı anlamda ve bağımsız bir tür olarak ilk eleştiri örnekleri ise Tanzimat Dönemi’nde görülür. Namık Kemal‘in 1866’da Tasvir-i Efkar‘da çıkan “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyati Hakkında Bazı Mülahazatı Şamildir” başlıklı yazısı bu türün ilk örneği sayılabilir.
♦ Eleştiri türü Servetifünun ve Milli Edebiyat dönemlerinde de gelişmesini sürdürmüş; ama asıl önemini ve değerini Cumhuriyet Dönemi’nde bulmuştur. Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Fethi Naci, Rauf Mutluay, Asım Bezirci, Mehmet Fuat gibi eleştirmenler bu türde akla ilk gelen isimlerdir.