MÎLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİ
Türk edebiyatı, üç ana dönemde incelenmektedir: İslamiyet Öncesi, İslamiyet Etkisindeki ve Batı Etkisindeki Dönem. Bu dönemlerde şiir, edebî ürünler içerisinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle, İslamiyet Öncesi ve İslami Dönemde şiir; sanat ve sanatçıyla özdeşleşmiştir, İslamiyet’in kabulünden önceki şiirde; halkın duygu ve düşüncelerini, dinî, kültürel değerlerini şiirlerde bulmak mümkündür. “Halk ozanı, şaman, kam, baksı, oyun” gibi şair ve din adamları; çeşitli törenlerde, toplantılarda, düğünlerde çalgı eşliğinde şiir söylemişlerdir. Türklerdeki dinî değişim; konuların, dilin, ölçünün ve şeklin değişimini de beraberinde getirmiştir. Arap ve Fars edebiyatından etkilenme olmuştur. Diğer taraftan İslamiyet’ten önceki şeklin ve ölçünün kullanıldığı, sade bir dille toplumun duygu ve düşüncelerinin dile getirildiği şiirler de kaleme alınmıştır.
Türk şiiri, tarihî süreç içinde ilerleyişini iki ana koldan sürdürmüştür: Divan şiiri ve halk şiiri. Bu iki farklı zihniyet, Tanzimat’a kadar çatışma içerisine girmeden süregelmiştir.
Tanzimat’la birlikte seçkin zümreye hitap eden divan şiiri ile Anadolu’da halka hitap eden halk şiiri irdelenmeye başlanmış; bu durum, pek çok sanatçının birbiriyle tartışmasına neden olmuştur. Seçkin zümrenin yazdığı halktan kopuk şiir anlayışı, Tanzimat sanatçıları tarafından eleştirilmiştir. Halkın duygu ve düşüncesini yansıtan konuların halkın anlayacağı bir dille yazılması gerektiği vurgulanmıştır. Her ne kadar bu düşünceler belirtilse de bu dönemlerde sanatçıların divan şiiri geleneğinden kopmaları kolay olmamış şiirlerin pek çoğu bu çizgide kaleme alınmıştır. Asıl değişim, Millî Edebiyat Döneminde gerçekleşmiştir. Servetifünun ve Fecr-i Ati Dönemlerinde ise şiir dili konuşma dilinden iyice uzaklaşmış, aruz ölçüsü egemenliğini sürdürmüştür.