1. Dünya Savaşı öncesi senelerde Almanya’da ortaya çıkan bu akım, iç gerçeğin ve iç yaşantıların önemli olduğunu, sanat yoluyla bu iç yaşantıların dışa yansıtılması gerektiğini savunmuştur.
Ekspresyonizm resim alanında doğmuş, sonra edebiyatta da etkili olmuştur. Sanayileşmeye, burjuva ahlakına, savaşa bir tepki olarak ortaya çıkan bu akım, izlenimci sanatı da gösterişli fakat özden yoksun gördüğü için reddeder.
Ekspresyonistlere göre gerçeği başka bir yerde aramaya gerek yoktur ,gerçek insanın içinde, ruhunda saklıdır. Sanatın amacı, bu iç gerçekliği anlatmaktır. Sanatçı, iç gerçekliği anlatmak için iç gözlem yapar.
Ekspresyonistler sanata birtakım görevler yüklemişler; okuyucuyu eğlendirmek ya da ona haz vermek yerine, onu sarsarak içinde bulunduğu uyuşukluktan kurtarmak istemişlerdir. Onlara göre “Sanat maskeleri kaldıracak, eleştirel bakışını burjuva toplumuna yöneltecek, ruhun derinliklerini gösterecek, insanlığı özgürlüğe ve kardeşliğe çağıracak, egoizmle savaşacaktır.” Ancak, iç gerçekliğe yönelerek dış dünyadan kopan ekspresyonistlerin bu toplumculukları, soyut bir düşünce olmaktan öte gitmemiştir.
Expresyonizmin Önemli Temsilcileri
Şiir
- James Joyce,
- T. S. Eliot
Roman
- James Joyce,
- Franz Kafka
Öykü
- James Joyce,
- Franz Kafka
Tiyatro
- Eugene O’Neill,
- A. Strindberg