♦ Sözcükler genel olarak tek başlarına kullanılmaz; tamlamalar ya da çeşitli birleşimler oluşturarak cümle içinde yer alır. “mavi ceket”, “bozuk radyo”, “otelin kapısı gibi tamlamalarda sözcükler, yadırganmayan, hemen anlaşılan bağdaştırmalar kurmuştur. Buna karşılık “mavi umut”, “bozuk sabah”, “ruhun kapısı” tamlamalarında sözcükler ortak dilde kullanılmayan ve mantığa aykırı birleşimler kurduğu için bunlar alışılmamış bağdaştırmalardır.
♦ Şiir dilinde alışılmamış bağdaştırmalar özgün imge arayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Örneğin Servet-i Fünun şiirinde kullanılan “saat-i semen-fâm” (yasemin renkli saatler), “havf-i siyah” (siyah korku) gibi tamlamalar alışılmamış bağdaştırmalar oldukları için o dönemin okurlarınca yadırganmıştır.
♦ Alışılmamış bağdaştırmalara şiirimizin her döneminden örnekler verilebilir:
“Yine geldi aşk elçisi, yine doldu meydanımız”
(Yunus Emre)
“Gönül şahinimi saldım havaya” (Pir Sultan Abdal)
“Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü” gönlümün kayığı
(Şeyh Galip)
“Bu emel gurbetinin yoktur ucu” (Yahya Kemal Beyatlı)
“Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu”
(Attila ilhan)
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası”
(Cemal Süreya)